M G H U K U K

Yükleniyor

Sıkça Sorulan Sorular

Ana Sayfa Sıkça Sorulan Sorular
Sıkça Sorulan Sorular

İstanbul Kadıköy Avukatları cevapladı!

Kişilik hakları ihlal edildiğini düşünen kişiler bu hususla ilgili cezai yaptırımlar için savcılığa başvurması mümkün iken idari yönden de Kişisel Verilerin Korunması Kurulu’na başvuruda bulunması mümkündür. Bu başvuruda birtakım usul şartları belirlenmiştir. Şikayet başvurusunda bulunması gerekli hususlar ve süreler ile ilgili düzenlemeler yapılmıştır.

İlgili kişinin Kurula başvuruda bulunmadan önce, öncelikle veri sorumlusuna başvuru yapması gerekmektedir. Eğer veri sorumlusu, ilgili kişinin başvurusunu 30 gün içerisinde cevaplandırmazsa veya başvuruyu reddederse yahut yetersiz cevap verirse, ilgili kişi Kişisel Verilerin Korunması madde 14 uyarınca, Kurula şikâyette bulunabilir. İlgili kişi bu şikayeti, veri sorumlusunun cevabını öğrendiği tarihten itibaren otuz ve her hâlde başvuru tarihinden itibaren altmış gün içinde yapmalıdır.

Kiracı, kiraya verenin yazılı muvafakatini almadıkça kiralama ilişkisini başka bir kişiye devredemez. İşyeri kiralarında haklı bir sebep olmadıkça kiraya veren bu muvafakati vermekten kaçınamaz. Kira ilişkisi kendisine devredilen kişi, kiraya verenin yazılı muvafakati ile kira sözleşmesinde kiracının yerine geçer ve devreden kiracı, kiraya verene olan borçlarından kurtulur. İşyeri kiralarında, devralan, kira sözleşmesinin bitimine kadar ve en fazla iki yıl süreyle devralanla birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur.

Alt kiralama ve kira ilişkisinin devri farklı tanımlara, anlamlara ve sonuçlara tabidir. Alt kiracılıkta asıl kiracının kiracılığı devam ederken, kiracının kiracıya karşı kiracının unvanı, kira bedeli gibi sorumlulukları ortadan kalkar.

Aksi sözleşmeyle kararlaştırılmadığı müddetçe kira bedelleri ay sonlarında ödenir. Ancak uygulamada sıklıkla görüldüğü gibi kira sözleşmesine yazılacak bir madde ile kira sözleşmesinin her ayın belirli bir gününde ve peşin olarak ödeneceğini kararlaştırmanız da hukuken mümkündür.

Ödemenin gecikmesi ya da yapılmaması durumunda temerrüt oluşacaktır. Bu durumda tahliye davası ve icra takibi gündeme gelebilir. Konuya dair kira sözleşmesinin temerrüt nedeniyle feshi ve iki haklı ihtar nedeniyle tahliye davası makalelerimize bakabilirsiniz.

6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 148 inci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüne göre; sınai mülkiyet haklarının devrine ilişkin sözleşmelerin geçerliliği, ancak noter tarafından onaylama şeklinde yapılmış olmalarına bağlıdır.

Noterlik Kanunu’nun 90 ve devamı maddelerine göre, altındaki imzaların onayı yapılacak sınai mülkiyet haklarının devrine ilişkin sözleşmeler, dışarıda hazırlanıp getirilebileceği gibi ilgililerin beyanlarına göre noterliklerde de yazılabilir. Noterlik Kanunu’nun 53’üncü maddesi ile 6098 sayılı TBK ’nın 26 ve 27 nci maddeleri hükümleri uyarınca noterler, kanunda öngörülen sınırlar dışında kalan, kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkansız olan sözleşmeler yapamazlar.

CMK’nin 148/3 maddesi, “Yasak usullere göre elde edilen ifadeler rıza ile verilmiş de olsa, delil olarak değerlendirilmez.” demektedir. Yasak usuller ise 148/1 de tanımlanan: ‘‘Şüphelinin ve sanığın beyanı özgür iradesine dayanmalıdır. Bunu engelleyici nitelikte kötü davranma, işkence, ilâç verme, yorma, aldatma, cebir veya tehditte bulunma, bazı araçları kullanma gibi bedensel veya ruhsal müdahaleler yapılamaz.’‘ aksi takdirde hukuka aykırı usullerle elde edilmiş delil olur.

Hukuka aykırı deliller, elde edilirken yasal düzenlemeye uygun hareket edilse de hukuka aykırıdır. Örneğin, işkenceyle elde edilen adreste arama kararı alınarak hukuka uygun bir arama yapılsa da burada elde edilen deliller hukuka aykırı delil olur.

Her ne kadar Ceza Muhakemesi “delil serbestliği” ilkesini benimsemişse de delillerin hukuka uygun yöntemlerle toplanması ve ceza yargılamasında deliller ve delil yasağına uyulması zorunludur.

Konut ve çatılı işyeri kiralarında kiracı, belirli süreli sözleşmelerin süresinin bitiminden en az onbeş gün önce bildirimde bulunmadıkça, sözleşme aynı koşullarla bir yıl için uzatılmış sayılır. Türk Borçlar Kanunu 347. Maddesi gereği kiralanan taşınmaz sözleşme süresine ilave 10 yıllık uzama süresine tabidir. Kiraya veren, sözleşme süresinin bitimine dayanarak sözleşmeyi sona erdiremez.

Konut ve çatılı işyeri kiralarında kiracı, belirli süreli sözleşmelerin süresinin bitiminden en az onbeş gün önce bildirimde bulunmadıkça, sözleşme aynı koşullarla bir yıl için uzatılmış sayılır. Kiraya veren, sözleşme süresinin bitimine dayanarak sözleşmeyi sona erdiremez.

Tasarımlar, Kuruma başvuru yapılarak tescil edilmiş olması halinde ‘tescilli tasarım’, ilk kez Türkiye’de kamuya sunulmuş olması halinde ‘tescilsiz tasarım’ olarak korunur. Tescilsiz tasarımların koruma süresi, koruma talep edilen tasarımın Türkiye’de kamuya ilk sunulduğu tarihten itibaren üç yıldır.

Kanun ve uygulamamıza göre tescilli tasarımların koruma süresi başvuru tarihinden itibaren 5 yıldır. Ancak bu süre beşer yıllık dönemler halinde yenilenmek suretiyle 25 yıla kadar uzatılabilir. Yenileme talebinin tasarım sahibi tarafından koruma süresinin sona erdiği tarihten önceki altı ay içinde yapılması ve aynı süre içinde yenileme ücretinin ödendiğine ilişkin bilginin Kuruma sunulması gerekir. Bu süre içinde talebin yapılmaması veya yenileme ücretinin ödendiğine ilişkin bilginin Kuruma sunulmaması halinde, yenileme talebi, koruma süresinin sona erdiği tarihten itibaren altı aylık süre içinde ek ücretin ödenmesi şartıyla da yapılabilir.

Yenilenmeyen tasarımlara ilişkin tasarım hakkı, koruma süresinin bittiği tarihte sona erer.

Tüketiciler her ne kadar yaptıkları her alışveriş esnasında haklarının tam anlamıyla farkında olmasalar da ayıplı bir ürünle karşılaştıkları zaman bu haklarını öğrenmek ve kullanmak için ellerinden geleni yapmaktadırlar. Sürecin yasal mercilere taşınması ve etkili takip yapılması gerekmektedir. Aksi halde tüketicinin satıcıya ya da hizmet verene karşı bir yaptırımda bulunması mümkün değildir. Bir alışveriş esnasında veya sonrasında doğan bu tarz problemleri yasal yollarla çözebilmek için başvurulması gereken yerler vardır. Bunlar Tüketici Hakem Heyeti veya Tüketici Mahkemesi olabilir. Bunlardan hangisinin başvurulacak yer olduğu ise bölgenin durumuna ve alışverişin maddi yani rakamsal boyutuna göre değişmektedir.

Detaylar için tüketici hukuku davaları makalemizi inceleyebilirsiniz.

İhalenin feshi davasının reddine dair bir karar alınır ise haksız istemde bulunan tarafa ihale bedelinin %10 oranında adli para cezası verilmekte, satış ihalesi yapılan taşınmaz için takip nedeni konut finansmanı ise adli para cezası oranı %20’ye yükseltilmektedir.

Kanuna göre, İcra Mahkemesi ihalenin feshi talebinin reddine karar vermesi halinde feshi istenilen ihale bedelinin yüzde onu oranında, talepte bulunanı para cezasına mahkûm eder. Ancak işin esasına girilmemesi halinde, örneğin usule ilişkin şartların sağlanamaması durumunda talebin reddi durumunda para cezasına hükmolunmayacağı da düzenlenmiştir.

6098 sayılı TBK madde 72 uyarınca; haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan zararın tazmini istemi ile açacağı davalar, zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren 2 yıl ve herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Ayrıca aşağıda KTK maddesinde trafik kazası tazminat davasında zamanaşımı düzenlemesi paylaşılmıştır.

Zamanaşımı: Madde  109 –Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar. Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir. Zamanaşımı, tazminat yükümlüsüne karşı kesilirse, sigortacıya karşı da kesilmiş olur. Sigortacı bakımından kesilen zamanaşımı, tazminat yükümlüsü bakımından da kesilmiş sayılır. Motorlu araç kazalarında tazminat yükümlülerinin birbirlerine karşı rücu hakları, kendi yükümlülüklerini tam olarak yerine getirdikleri ve rücu edilecek kimseyi öğrendikleri günden başlayarak iki yılda zamanaşımına uğrar. Diğer hususlarda, genel hükümler uygulanır.