M G H U K U K

Yükleniyor

Sıkça Sorulan Sorular

Ana Sayfa Sıkça Sorulan Sorular
Sıkça Sorulan Sorular

İstanbul Kadıköy Avukatları cevapladı!

Tekzip hakkı, kişilerin basın ve medya organlarının yayınladığı haber, yazı veya yorumlara karşı itirazda bulunma ve doğru bilgilerin kamuoyuna duyurulmasını talep etme hakkıdır. Bu hakkın amacı, basın organlarının yayınladığı yanlış veya haksız bilgilere karşı bireylerin itibarlarını korumak ve kamuoyunu doğru bilgilendirmektir.

Temel olarak, tekzip hakkıyla bir kişi veya kurum, basında yayımlanan haber veya yazılarda kendisiyle ilgili yanlış veya eksik bilgilerin düzeltilmesini talep edebilir. Bu talep genellikle yazılı olarak yapılır ve ilgili basın organına iletilir. Basın organı bu talebi aldıktan sonra, ilgili bilgilerin doğruluğunu araştırır ve gerektiğinde düzeltme veya açıklama yapar.

Tekzip hakkı, basın özgürlüğü ile bireylerin kişilik hakları arasında bir denge kurar. Basın özgürlüğü, haber alma hakkı ve ifade özgürlüğü gibi temel hakları güvence altına alırken, tekzip hakkı da bireylerin itibarını koruyarak bu özgürlükleri sınırlar. Bu sayede, basın organları doğru ve tarafsız bilgi sunma sorumluluğunu yerine getirirken, bireyler de haksız şekilde zedelenen itibarlarını koruma imkanına sahip olurlar.

Tekzip hakkı genellikle basın meslek ilkeleri ve ilgili yasal düzenlemelerle desteklenir. Birçok ülkenin medya yasalarında, basın organlarının yanlış veya eksik bilgilere karşı alınan tekzip hakkı taleplerine nasıl cevap vermesi gerektiği ve bu sürecin nasıl işleyeceği detaylı olarak düzenlenmiştir. Bu düzenlemeler hem basının özgürlüğünü korurken hem de bireylerin haklarını güvence altına almayı amaçlar.

Sonuç olarak, tekzip hakkı, basın özgürlüğü ile bireylerin kişilik hakları arasında denge sağlayan önemli bir mekanizmadır. Bu hak, yanlış veya eksik bilgilere karşı bireylerin korunmasını ve doğru bilgilerin kamuoyuna ulaşmasını sağlayarak, demokratik bir toplumun işleyişine katkıda bulunur. Tekzip hakkına dair süreçte bir avukatın rolü ve önemi büyük bir önem taşır. Yanlış veya haksız bir yayına karşı itibarını korumak isteyen birey veya kurumlar için avukat, hukuki prosedürlerin doğru ve etkin bir şekilde yürütülmesini sağlar. Ayrıca, basın organının talebi reddetmesi durumunda, yargı sürecine başvurulması ve hukuki hakların savunulmasında kritik bir rol oynar. Bizler de MG Hukuk Kadıköy avukatı olarak müvekkillerimize tekzip hakkına ilişkin hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti vermekteyiz.

Konkordato sürecine kimlerin başvurabileceği konusu, Türk hukuku açısından belirli kriterlere bağlı olarak düzenlenmiştir. Bu kriterleri Kadıköy Avukatı olarak şöyle açıklayabiliriz:

Borçlu Tarafından Konkordato Talebi: Borçlu, konkordato ilanı talep edebilir ve bu talebi mahkemeye sunabilir. Borçlunun konkordato talebinde bulunabilmesi için aşağıdaki şartların sağlanması gerekmektedir:

  • Borçların Vadesi Gelmiş Olmalı veya Ödeyememe Tehlikesi Bulunmalı: Borçlunun, vadesi gelmiş olan borçlarını ödeyemiyor olması veya vadesi geldiğinde ödemede zorluklar yaşayacağına dair makul bir tehlike bulunması gerekmektedir.
  • İflas Tehlikesinden Kurtulmak İsteme: Borçlu, konkordato ilanı talebiyle iflas tehlikesinden kurtulmayı hedeflemelidir. Konkordato süreci, borçlunun iflas etmesini önlemeye yönelik bir çözüm olarak görülmektedir.

Alacaklı Tarafından Konkordato Talebi: Alacaklılar da belirli koşullar altında konkordato ilanı talep edebilirler. Ancak bu durum, borçlunun iflasa tabi olması ve alacaklının da iflas talep etme hakkına sahip olmasıyla sınırlıdır. Aşağıdaki koşulların sağlanması halinde alacaklılar konkordato talep edebilir:

  • Borçlu İflasa Tabi Olmalı: Borçlu, Türk Ticaret Kanunu veya diğer ilgili mevzuat uyarınca iflasa tabi bir durumda olmalıdır.
  • Alacaklının İflas Talep Etme Hakkı Olmalı: Alacaklı, borçlunun iflas etmesi için yasal olarak yetkili bir konumda olmalı ve iflas talebinde bulunabilecek durumda olmalıdır.

Konkordato ilanı süreci, borçlu ve alacaklılar arasında bir denge sağlayarak borçlunun mali durumunu düzeltmesine ve alacaklıların da haklarını korumasına imkan tanır. Ancak sürecin başlatılabilmesi için yukarıda belirtilen şartların titizlikle değerlendirilmesi ve yasal düzenlemelere uygun olarak hareket edilmesi gerekmektedir. Bu sayede hem borçlu hem de alacaklılar için adil bir çözüm sağlanabilir ve mali riskler minimize edilebilir.

Konkordato ilanı süreçleriyle ilgili uygulamada sıklıkla rastlanan hatalardan dolayı kayıplar yaşamamanız için sürecin başından itibaren mutlaka hukuki destek almanızı tavsiye ederiz. Kadıköy hukuk ofisi MG Hukuk bürosuna başvurabilirsiniz. Vicdanen haklı ve doğru olmak bir davada sizi kurtarmayacaktır, önemli olan bu durumu yasal şartlarda ispatlamak, savunmak ve doğru yasal adımları atmaktır.

Sıra cetveline itiraz davalarında görevli mahkeme, genel olarak İcra Hukuk Mahkemeleridir. Yetkili mahkeme ise, sıra cetvelini düzenleyen icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesidir. Yani, sıra cetvelinin hazırlandığı ve icra dosyasının bulunduğu yerdeki asliye hukuk mahkemesi bu davaları görmeye yetkilidir. Bu kural, sıra cetvelinin düzenlendiği icra dairesinin bağlı olduğu yer mahkemesinin yetkili olduğunu öngörür.

Örneğin bir sıra cetveli, İstanbul 1. İcra Dairesi tarafından düzenlenmişse, bu sıra cetveline itiraz davası İstanbul’daki İcra Hukuk Mahkemesinde görülmelidir. Çünkü İstanbul 1. İcra Dairesi’nin bağlı olduğu yer mahkemesi İcra Hukuk Mahkemesidir.

Sıra cetvelini hazırlarken takip hukukuna uygun hareket etmeyen icra müdürünün hakkında, İcra Mahkemesinde şikâyet yoluna başvurulabilir.

Marka tescil başvurusu süreci, marka sahibinin markasını resmi olarak tescil ettirmek için izlediği adımları içerir. Bu süreç Türkiye’de Türk Patent ve Marka Kurumu (TÜRKPATENT) tarafından yürütülür.

Marka tescili için başvuru süreci, başvuru sahibinin öncelikle markasını belirlemesi ve uygun bir marka araştırması yapmasıyla başlar. Bu araştırma, benzer veya aynı markaların zaten tescilli olup olmadığını kontrol etmeyi içerir. Eğer benzer bir marka bulunursa, başvuru sahibi markasını değiştirmek veya uygun düzeltmeler yapmak zorunda kalabilir.

Başvuru sahibi, marka tescili için gerekli belgeleri hazırladıktan ve başvuru ücretini ödedikten sonra, başvurusunu TÜRKPATENT’e yapar. Başvuru formunda markanın kullanılacağı sınıflar belirtilir ve marka başvurusuyla ilgili diğer bilgiler sağlanır. TÜRKPATENT, marka başvurusunu aldıktan sonra başvuruyu inceler. Bu inceleme sürecinde, markanın tescil edilebilirliği, başvurunun teknik yeterliliği ve yasal gerekliliklere uygunluğu değerlendirilir. Eğer başvuru eksiksiz ve uygun bulunursa, marka başvurusu yayımlanır.

Marka başvurusu, TÜRKPATENT tarafından bir süreliğine yayımlanır. Bu süre içinde üçüncü kişiler, başvurulan markanın tesciline itiraz edebilirler. İtiraz süresi sona erdikten ve herhangi bir itiraz alınmadıktan sonra, başvuru aşaması tamamlanır. Eğer itiraz olmaz veya itirazlar reddedilirse, marka tescil edilir ve marka sahibine tescil belgesi verilir. Tescil edilen marka, Marka Sicili’ne kaydedilir ve marka sahibi resmi olarak marka haklarına sahip olur.

Marka tescil başvurusu süreci, başvuru sahibinin markasını yasal olarak koruma altına almasını sağlar ve marka haklarını güvence altına alır. Ancak, bu süreç uzun ve karmaşık olabilir, bu nedenle profesyonel yardım almak önemlidir. Marka-Patent Vekili Mete Gençer Hukuk Bürosu olarak müvekkillerimize Marka Tescil Başvurusu, itiraz ve diğer süreçlerde hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti vermekteyiz.

İdari işlemin iptali kararının sonuçları, hukuki bir sürecin tamamlanmasını ve idarenin hukuka uygunluğunun sağlanmasını amaçlar. Bu karar, idari işlemin tesis edildiği andan itibaren geçmişe etkili bir biçimde tüm sonuçlarıyla birlikte yürürlükten kalkmasını sağlar. İptal edilen idari işlem, dava açmayan herkes açısından da iptal edilmiş kabul edilir. Ancak, bu durumun bazı önemli sonuçları bulunmaktadır:

Hukuka Uyum: İdari işlemin iptal edilmesi, idarenin tesis ettiği işlemin hukuka aykırı olduğunun resmi bir şekilde tescilidir. Bu, idarenin hukuka uygunluğunun sağlanması adına önemli bir adımdır.

Geçmişe Etkili İptal: İptal kararı, idari işlemin tesis edildiği andan itibaren geçerli olur. Yani, işlemin etkileri geriye doğru ortadan kalkar. Bu, idari işlemin tüm sonuçlarının gözden geçirilmesini sağlar.

Hakların Korunması: İptal kararı, bireylerin haklarının korunması için önemli bir araçtır. Hukuka aykırı bir idari işlemin, bireylerin haklarını ihlal etmesine izin verilmez.

Yargısal Denetim: İptal davası, idari işlemin hukuka uygunluğunun yargısal denetimini sağlar. Bu, idarenin Anayasa, yasa, tüzük ve yönetmelik hükümlerine uygun hareket etmesinin sağlanmasını amaçlar.

Yerindelik Denetimi: İdari yargı, idarenin belirli bir kamu hizmetinin etkili ve verimli bir şekilde yürütülmesi için takdir yetkisine sahip olduğu durumlarda sınırlı bir denetim yapar. Bu denetim, idarenin tercih ettiği seçeneğin hukuka uygunluğunu değil, sadece seçeneğin hukuka uygun bir biçimde uygulanıp uygulanmadığını inceler. Yargı, idarenin tercihlerine müdahale etmez ancak uygulamalarının hukuka uygunluğunu denetler.

İptal davası, idarenin hukuka uygunluğunun sağlanması ve bireylerin haklarının korunması için önemli bir araçtır. Bu süreç, idarenin hukuka aykırı işlemlerinin tespit edilmesini ve düzeltilmesini sağlar, böylece adil ve hukuka uygun bir idari işleyişin sağlanmasına katkıda bulunur. Sürecin en başından itibaren bu konuda tecrübeli bir avukatla iş birliği yapmak, hak kaybına uğramamak bakımından en sağlıklısı olacaktır. Bizler de MG Hukuk Kadıköy avukatı olarak müvekkillerimize idari işlemin iptaline ilişkin hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti vermekteyiz.

Ülkemizde iki senedir geçerli olan kira artışındaki %25 yasağı 1 Temmuz 2024’ten itibaren kalkacaktır. Bunun sebebi yasaya eklenen maddenin süresinin dolmasıdır. Bilindiği üzere yüzde 25 kısıtlaması sadece konutlar için geçerli olup işyerlerinde uygulanmamaktadır.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in Mayıs 2024 açıklamalarına göre, konut kiralarında iki yıldır devam eden yüzde 25’lik artış sınırının devam etmesi için bir neden görülmemekte ve böyle bir çalışmanın yapılmadığı ifade edilmektedir.

Bu durumda, 1 Temmuz sonrasında konut kiralarında yüzde 25 zam sınırının kalkmasıyla birlikte artışlar nasıl belirlenecek sorusu gündeme gelmektedir. 1 Temmuz sonrasında konut kira artışı sınırlaması devreden çıktığı için kira zammı eskisi gibi yıllık enflasyon ortalamasına (TÜFE) göre belirlenecektir. Türk Borçlar Kanunu’na göre, eski düzenlemeye göre 12 aylık TÜFE ortalamasına göre kira zammı yapılacaktır.

Yani, yüzde 25 zam sınırı kalktıktan sonra konut kiralarındaki artışlar, her ay TÜİK tarafından açıklanan TÜFE oranına dayalı olarak hesaplanacak ve 12 aylık ortalamaya göre belirlenecektir. Bu düzenleme, kiracı ve kiraya veren arasında adil bir denge sağlamayı amaçlamaktadır. Bu konuya ilişkin daha fazla bilgi veya hukuki destek almak için MG Hukuk Kadıköy avukatlarına ulaşabilirsiniz.

Limited şirketlerde kuruluş prosedürleri daha karmaşıktır ve daha uzun sürebilir. Kuruluş işlemi genellikle bir haftayı bulur. Şirketi kapatmak istediğinizde ise, tasfiye süreci bir ile iki yıl arasında değişebilir.

Limited şirket kurarken minimum sermaye gereksinimleri bulunmaktadır. En az 50.000 TL sermaye gösterilmelidir ve bunun dörtte biri bankaya bloke ettirilmelidir. Bunun en az 12.500 TL olduğunu belirtmek gerekir.

Limited şirketlerin defter tasdik işlemleri daha detaylıdır ve muhasebe işlemleri daha fazladır. Karar alma süreçleri yönetim kurulu toplantıları ile gerçekleştirilir ve bu toplantılar düzenlenmesi gereken ek bir iş yükü getirir. Bu nedenle, işletme sahipleri tercihlerini kuruluş süreci, iş yükü ve yönetim yapısı gibi faktörlere göre belirlemelidir.

Noter ve Hukuki Masraflar: Ana sözleşmenin hazırlanması, tescili ve imzalanması gibi işlemler noter aracılığıyla gerçekleştirilir ve bu hizmetler için notere ödeme yapılması gerekir.

Ticaret Sicili ve Diğer Kayıt Ücretleri: Şirketin ticaret siciline kaydedilmesi için belirli bir ücret ödenmesi gerekir. Ayrıca, ilgili odalara (ticaret odası, sanayi odası vb.) kaydolmak için de bir kayıt ücreti ödenmesi gerekebilir.

Vergi ve Sigorta Masrafları: Şirketin vergi mükellefiyeti için gerekli başvuruların yapılması ve ilgili vergi dairelerine ödemelerin yapılması maliyet oluşturur. Ayrıca, çalışanlar için sosyal güvenlik primlerinin ödenmesi gerekebilir.

Profesyonel Hizmetler: Şirket kuruluş sürecinde muhasebeci, avukat veya mali danışman gibi profesyonel hizmetlerden faydalanmak gerekebilir. Bu hizmetlerin maliyeti kuruluş maliyetini etkiler.

Diğer Giderler: Şirketin faaliyete başlaması için iş yeri kirası, ofis mobilyaları, personel maaşları gibi çeşitli diğer giderler de kuruluş maliyetine dahil edilebilir.

Limited şirket kuruluş maliyeti, yukarıda belirtilen unsurların yanı sıra mevzuata, şirketin büyüklüğüne ve kuruluş yerine göre de değişiklik gösterebilir. Bu nedenle, bir limited şirket kurmadan önce maliyetlerin detaylı bir şekilde incelenmesi ve planlanması önemlidir. Bu konuya ilişkin daha fazla bilgi veya hukuki destek almak için MG Hukuk Kadıköy avukatlarına ulaşabilirsiniz.

Marka başvurusunun reddedilmesi durumunda başvuru sahibine birkaç seçenek sunulabilir. Marka başvurusunun reddedilmesi durumunda başvuru sahibi, karara itiraz edebilir. Türk Patent ve Marka Kurumu’na itiraz etmek için belirli bir süre verilir. İtiraz, başvuru sahibinin markanın tescil edilmesi için sunabileceği argümanlarla desteklenmelidir. Bu süreç, kararın yeniden değerlendirilmesi ve başvurunun kabul edilme olasılığının artırılması için bir fırsat sunar.

Örneğin, marka işaretiyle ilgili olarak ayırt edicilik eksikliği nedeniyle reddedilmişse, başvuru sahibi işaretin ayırt ediciliğini artırmak için gerekli düzenlemeleri yapabilir. Başvuru sahibi, reddedilen marka başvurusunu yeniden gözden geçirerek ve gerekli düzeltmeleri yaparak yeni bir başvuru yapabilir. Yeniden başvuru yapmak, önceki hataların düzeltilmesini ve markanın kabul edilme olasılığının artırılmasını sağlayabilir.

Türk Patent ve Marka Kurumu’nun kararına karşı, başvuru sahibi mahkemeye başvurabilir. Mahkeme süreci, marka hukuku ve ilgili yasalara uygun olarak gerçekleştirilir. Mahkeme, marka başvurusunun kabul edilmesi veya reddedilmesi konusunda nihai bir karar verebilir. Başvuru sahibi, marka başvurusunun reddedilmesi durumunda en uygun stratejiyi belirlemek için bir marka hukuku uzmanından veya bir avukattan destek alabilir. Marka patent tescil ve itiraz süreçleriyle ilgilenen MG Hukuk olarak sizlere yardımcı olabiliriz.

Her bir seçeneğin avantajları ve dezavantajları vardır ve duruma göre en uygun olanı belirlemek önemlidir. Sürecin en başından itibaren bu konuda tecrübeli bir avukatla iş birliği yapmak, hak kaybına uğramamak bakımından en sağlıklısı olacaktır. Bizler de MG Hukuk Kadıköy avukatı olarak müvekkillerimize marka ret kararının iptaline ilişkin hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti vermekteyiz.

El atmanın önlenmesi davasında yetkili ve görevli mahkeme, davanın niteliğine ve konusuna göre değişiklik gösterebilir. Genel olarak:

Yetkili Mahkeme: El atmanın önlenmesi davası, taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde görülür. Taşınmaz mal üzerindeki hakların korunması gerektiği için dava, taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinin yetki alanına girer.

Görevli Mahkeme: El atmanın önlenmesi davasının görevli mahkemesi ise asliye hukuk mahkemesidir. Asliye hukuk mahkemesi, bu tür davaların görülmesi için yasal olarak yetkilendirilmiş mahkemedir.

Dolayısıyla, bir taşınmaz üzerindeki el atmanın önlenmesi için dava açılacaksa, yetkili mahkeme taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi olacaktır. Görevli mahkeme ise asliye hukuk mahkemesi olacaktır. Bu şekilde, taşınmaz üzerindeki hakların korunması ve uyuşmazlıkların çözümü sağlanmış olur.

Azami öğrenim süresi dolan bir öğrencinin dava açma durumu, genellikle öğrencinin durumuna ve yaşadığı adaletsizliğe bağlı olarak değişiklik gösterebilir.

  • Hak Gasbı veya Haksızlık İddiası: Azami öğrenim süresi dolmuş bir öğrenci, eğer azami süreyi aşmasına neden olan koşulların haksız veya hukuksuz olduğunu düşünüyorsa, hukuki yollarla haklarını aramak için dava açabilir. Örneğin, öğrencinin öğrenim süresini tamamlamasını engelleyen koşulların dışında kontrol edilemez sebeplerden kaynaklandığını veya kurumun gerekli rehberlik ve danışmanlık hizmetlerini sunmadığını iddia edebilir.
  • Hukuka Aykırılık İddiası: Öğrenci, azami öğrenim süresini dolmuş olsa bile, bu sürenin belirlenmesinde veya uygulanmasında hukuka aykırılık olduğunu düşünüyorsa, bu durumu mahkemeye taşıyabilir. Örneğin, ilgili yasa ve yönetmeliklerin yanlış yorumlanması veya hatalı uygulanması gibi nedenlerle öğrencinin haklarının ihlal edildiğini iddia edebilir.
  • Haklı Gerekçeler ve İstisnai Durumlar: Azami öğrenim süresini aşan öğrencilerin bazı durumlarda haklı gerekçelere dayanarak dava açma hakkı olabilir. Örneğin, sağlık sorunları, ailevi nedenler veya askerlik gibi geçerli mazeretler öne sürerek, azami süreyi aşmalarının kurum tarafından makul bir şekilde değerlendirilmediğini iddia edebilirler.
  • Adaletsizlik veya Keyfi Uygulama: Öğrenci, azami öğrenim süresini aşmasına neden olan kararın adaletsiz veya keyfi olduğunu düşünüyorsa, dava açarak bu durumu mahkemeye taşıyabilir. Örneğin, kurumun öğrenciye gerekli yardım ve destek hizmetlerini sağlamadığını veya öğrencinin durumunu doğru bir şekilde değerlendirmediğini iddia edebilir.

Sonuç olarak, azami öğrenim süresi dolan bir öğrencinin dava açma hakkı, durumun karmaşıklığına ve öğrencinin yaşadığı adaletsizliğe bağlı olarak değişebilir. Öğrencinin, durumunu değerlendirmek ve gerektiğinde yasal haklarını aramak için bir hukuk danışmanından veya avukattan destek alması önemlidir. MG Hukuk olarak bizler de müvekkillerimize Azami Öğrenim Süresinin doğuracağı hak ihlallerine yönelik hukuki danışmanlık vermekte, etkin avukatlık hizmeti sürdürmekteyiz.