M G H U K U K

Yükleniyor

Sıkça Sorulan Sorular

Ana Sayfa Sıkça Sorulan Sorular
Sıkça Sorulan Sorular

İstanbul Kadıköy Avukatları cevapladı!

Kötüniyetli marka tescili, bir kişinin veya işletmenin, marka tescili yaparken dürüstlük kuralına aykırı davrandığı durumu ifade eder. Bu durumda, marka başvurusunda bulunan kişi veya işletme, başkasının markasını bilerek veya önemli bir sebep olmaksızın tescil ettirme niyetiyle hareket eder. Kötüniyetli marka tescili genellikle markanın meşru hak sahibini haksız bir şekilde etkisiz hale getirme, rakip işletmelerin pazar payını zayıflatma veya tüketiciyi yanıltma amacına yönelik olarak yapılır.

Türk hukukunda, kötüniyetli marka tescili, Sınai Mülkiyet Kanunu’nda (SMK) belirli nispi ret nedenleri arasında yer alır ve bu sebeple marka tescili başvurusu kötüniyetli olarak reddedilebilir. Ayrıca, SMK’nın 25. maddesi uyarınca, kötüniyetle tescil edilmiş bir marka hükümsüz sayılabilir ve bu marka sahibinin hakları geçersiz hale getirilebilir. Kötüniyetli marka tescili genellikle şu durumlarda ortaya çıkar:

  • Bir işletme, başka bir işletmenin markasını bilerek veya önemli bir sebep olmaksızın tescil etme niyetiyle hareket eder.
  • Marka başvurusunda bulunan kişi veya işletme, markanın meşru hak sahibinin itirazlarını göz ardı eder veya markanın başka bir yerde zaten kullanıldığını bilmesine rağmen tescil işlemine devam eder.
  • Bir kişi veya işletme, başka bir işletmenin itibarını kötüye kullanarak marka tescili yapmaya çalışır.

Kötüniyetli marka tescili, rekabetin sağlıklı bir şekilde işlemesine engel olur ve haksız rekabetin yayılmasına neden olabilir. Bu nedenle, Türk hukuku kötüniyetli marka tescilini ciddi bir ihlal olarak kabul eder ve bu tür durumlarla mücadele etmek için çeşitli yaptırımlar öngörür.

Evet, sınır dışı kararı belirli koşullar altında iptal edilebilir. Türkiye’deki yabancıların sınır dışı edilmesine ilişkin yasal düzenlemeler, belirli durumlarda sınır dışı kararlarının gözden geçirilebileceğini ve hatta iptal edilebileceğini öngörmektedir. Bu durumlar genellikle yabancıların haklarını korumak, adil bir işlem yapmak ve uluslararası standartlara uygunluğu sağlamak amacıyla belirlenmiştir.

Öncelikle, sınır dışı edilme kararının iptal edilmesi veya gözden geçirilmesi için yasal bir prosedür izlenmesi gerekmektedir. İptal veya gözden geçirme genellikle aşağıdaki koşullar altında gerçekleşecektir:

  • Hukuka Aykırılık: Sınır dışı kararının hukuka aykırı olduğu kanıtlanırsa, mahkeme veya ilgili yetkililer kararı iptal edebilir veya gözden geçirebilir. Hukuka aykırılık, prosedür hataları, yasalara uymayan değerlendirmeler veya diğer yasal gerekliliklerin ihlali gibi durumları içerebilir.
  • İnsan Hakları İhlali: Sınır dışı kararı, yabancının temel insan haklarını ihlal ediyorsa, bu durumun belirlenmesi halinde karar gözden geçirilebilir veya iptal edilebilir. Özellikle işkence, kötü muamele veya insanlık dışı cezalandırma riski taşıyan durumlarda sınır dışı kararı hukuka aykırı kabul edilebilir.
  • İdari Hatalar: İdari hatalar veya yanlış anlamalar sonucu alınan sınır dışı kararları, gerektiğinde iptal edilebilir veya gözden geçirilebilir. Bu durumda, yabancının durumu ve sunduğu kanıtların yeniden değerlendirilmesi önemlidir.
  • Yeni Kanıtların Ortaya Çıkması: İptal veya gözden geçirme sürecinde, sınır dışı kararının temellendirildiği bilgilerde veya koşullarda önemli değişiklikler veya yeni kanıtlar ortaya çıkabilir. Bu durumda, yeni kanıtların dikkate alınması ve adaletin sağlanması önemlidir.
  • İdari Değerlendirme: Sınır dışı edilme kararları, idari makamlar tarafından düzenli olarak değerlendirilir ve gerektiğinde gözden geçirilir. Bu değerlendirmeler sırasında yabancının durumu, riskleri ve mevcut koşullar göz önünde bulundurulur.

Sonuç olarak, sınır dışı kararlarının iptal edilip edilmeyeceği veya gözden geçirilip geçirilmeyeceği durumdan duruma değişebilir. Ancak, genel olarak hukuki süreçlerin adaleti ve yabancıların haklarının korunması göz önünde bulundurularak bu kararlar değerlendirilir. Sınır dışı kararının iptali sürecinde deneyimli bir avukatın önemi büyüktür. MG HUKUK olarak müvekkillerimize bu konuda hukuki destek vermekteyiz.

Destekten yoksun kalma tazminatı, bir kişinin ölümü sonucunda, ölen kişinin sağladığı maddi veya manevi desteğin kaybedilmesi durumunda uygulanan bir tazminat türüdür. Bu tazminat, ölen kişinin destek sağladığı kişilerin uğradığı maddi ve manevi zararların telafi edilmesini amaçlar.

Ölüm olayı sadece ölen kişi için değil, ona destek sağlayan kişiler için de önemli bir kayıp ve zarara neden olabilir. Örneğin, aile reisinin ölümü durumunda ailenin geçim kaynağını kaybetmesi, ölen kişinin çocuklarının eğitim masraflarının karşılanamaması gibi durumlar destekten yoksun kalma durumunu ortaya çıkarabilir. Destekten yoksun kalma tazminatı, ölen kişinin destek sağladığı kişilerin yaşamlarını sürdürebilmeleri için önemlidir. Bu tazminat, ölen kişinin yokluğunda destekten yoksun kalan kişilerin yaşam standartlarını korumaya ve olası maddi sıkıntıları hafifletmeye yöneliktir.

Destekten yoksun kalma tazminatı genellikle ölen kişinin eşi, çocukları, anne veya babası gibi yakın akrabaları tarafından talep edilir. Ancak, ölen kişinin destek sağladığı diğer kişiler de bu tazminatı talep edebilir. Örneğin, bir kişinin ölümü durumunda, ölen kişinin maddi destek sağladığı bir arkadaşı da destekten yoksun kalabilir ve bu durumda tazminat talep edebilir.

Sonuç olarak, destekten yoksun kalma nedeniyle tazminat talebi, ölen kişinin destek sağladığı kişilerin yaşamlarını sürdürebilmeleri ve maddi kayıplarını telafi edebilmeleri için önemli bir hukuki araçtır. Bu tazminat, ölen kişinin yokluğunda destekten yoksun kalan kişilere adil bir telafi sağlamayı amaçlar. Destekten yoksun kalma tazminatı davalarında bir avukatın rehberliği ve profesyonel yaklaşımı, müvekkilin davanın başarılı sonuçlanması için kritik öneme sahiptir. Bu nedenle, bu tür davalarda bir avukattan destek almak, müvekkilin haklarının korunması ve adil bir tazminat alma şansını artırır. Destekten yoksun kalma tazminatına ilişkin hukuki destek almak için Kadıköy Avukat MG Hukuk Bürosuyla irtibata geçebilirsiniz.

Kredi kartı taksit sınırlaması, Banka Kartları ve Kredi Kartları Hakkında Yönetmelik’in 26. maddesinin yedinci fıkrası ile belirlenen bir düzenlemedir. Bu düzenleme, kredi kartlarıyla yapılan harcamaların taksitlendirilebileceği maksimum süreyi ve bazı harcama kategorilerinde taksitlendirme yapılmasını sınırlamaktadır. Söz konusu yönetmelik kapsamında, kredi kartlarıyla gerçekleştirilecek mal ve hizmet alımları ile nakit çekimlerinde en fazla on iki aya kadar taksitlendirme yapılabilmesine izin verilmektedir.

Kredi Kartı Kısıtlaması

Ancak belirli harcama türleri için farklı taksitlendirme süreleri öngörülmüştür. Örneğin, basılı ve külçe halinde olmayan kuyumla ilgili harcamalarda taksitlendirme süresi dört ay olarak belirlenmiştir. Elektronik eşya alımlarında dört aydan dokuz aya kadar değişen taksitlendirme süreleri bulunmaktadır. Mobilya ve elektrikli eşya alımlarında on sekiz aya kadar taksitlendirme yapılabilirken, havayolları ve konaklama ile ilgili yurt içine ilişkin harcamalarda on sekiz aya kadar taksitlendirme yapılabilir. Dönem dönem bu düzenlemeler değişiklik göstermektedir.

Taksitlendirme süreleri, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun aldığı kararlarla belirlenir. Bu kararlar, genellikle belirli dönemlerde gözden geçirilir ve güncellenir. Bu düzenleme, tüketicilerin finansal durumunu korumak, aşırı borçlanmayı önlemek ve finansal istikrarı sağlamak amacıyla yapılmıştır. Bu sınırlamaların ihlali durumunda, ilgili düzenleyici kurumlar tarafından yaptırımlar uygulanabilir. Kredi kartı kısıtlaması hakkında daha fazla bilgi almak için Kadıköy avukat MG Hukuk Bürosu’na ulaşabilirsiniz.

Kripto para dolandırıcılığı mağdurları, yaşadıkları mağduriyeti şikâyet etmek ve yasal haklarını korumak için çeşitli mercilere başvurabilirler. Kripto para dolandırıcılığı şikâyet edilebilecek bazı kurumlar ve platformlar şunlardır:

  • Emniyet Genel Müdürlüğü İnternet Suçları Şikâyet Hattı: Türkiye’de kripto para dolandırıcılığıyla ilgili şikayetlerin yapılabileceği kurum Emniyet Genel Müdürlüğü ve Savcılıklardır.
  • Cumhuriyet Başsavcılıkları: Kripto para dolandırıcılığı gibi suçları Adliyede Cumhuriyet Savcılarına bildirmek de mümkündür. Şikâyet dilekçesiyle veya doğrudan savcılığa başvurarak suç duyurusunda bulunulabilir.
  • Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK): Kripto para dolandırıcılığıyla ilgili bankalar aracılığıyla yapılan işlemlerde yaşanan sorunlar veya dolandırıcılık durumlarında, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’na (BDDK) başvurulabilir.
  • Kripto Para Borsaları: Kripto para işlemleri yapılan borsalar veya platformlar, kullanıcıların güvenliği ve dolandırıcılıkla mücadele konusunda çeşitli önlemler almaktadır. Bu platformlara yapılan işlemlerle ilgili şikayetler doğrudan ilgili platformun müşteri hizmetlerine iletilerek çözüm talep edilebilir.
  • Kripto Para Toplulukları ve Forumlar: Kripto para kullanıcılarının bir araya geldiği çeşitli forumlar ve topluluklar bulunmaktadır. Bu platformlarda yaşanan dolandırıcılık vakaları paylaşılabilir ve diğer kullanıcılar uyarılabilir.
  • Yasal Danışmanlık ve Avukatlık Hizmetleri: Kripto para dolandırıcılığı mağdurları, hukuki haklarını korumak ve yasal süreçleri yönetmek için uzman bir avukattan destek alabilirler. Uzman bir avukat, mağduriyetin boyutunu değerlendirerek hangi yasal adımların atılması gerektiği konusunda rehberlik edebilir. Bu konuda büromuzla iletişime geçebilirsiniz.

Kripto para dolandırıcılığı şikayetlerinde, doğru ve yetkili mercilere başvurarak mağduriyetin giderilmesi ve dolandırıcılıkla mücadele edilmesi sağlanabilir. Özellikle bu süreçte bir avukatın desteğinden faydalanmak hak kaybını azaltmak bakımından sağlıklı ve etkili olacaktır. MG Hukuk olarak Kripto Para Dolandırıcılığı noktasında hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti vermekteyiz.

Patent hükümsüzlük davası, tescil edilmiş bir patente itiraz etmek veya patentin hükümsüz kılınması için dava açmak amacıyla başlatılan bir hukuki süreçtir. Bu davayı açmak için belirli adımlar izlenmelidir:

  1. Dava Yetkili Mahkemede Açılır: Patent hükümsüzlük davası, Türkiye’de Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi veya yetkili Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılabilir.
  2. Dava Süreci Başlatılır: Davanın başlatılması için öncelikle dava dilekçesi hazırlanır ve yetkili mahkemeye sunulur. Dava dilekçesinde, patentin neden hükümsüz kılınması gerektiği ve bu iddiaların delilleriyle desteklenmesi gerekir.
  3. Davaya İlişkin Belge ve Deliller Sunulur: Dava dilekçesinin yanı sıra, patentin hükümsüzlüğünü destekleyen belge ve deliller de mahkemeye sunulmalıdır. Bu deliller, patentin verilmesine engel teşkil eden eksiklikler veya patent sahibinin hak sahibi olmadığını gösteren belgeler olabilir.
  4. Davalı Tarafın Cevap Hakkı: Dava dilekçesi davalı tarafın (patent sahibi) tarafına tebliğ edilir ve belirli bir süre içinde cevap vermesi istenir. Davalı taraf, dava dilekçesine karşı savunma yapabilir ve iddialara karşı delillerini sunabilir.
  5. Dava İlerler ve Karar Verilir: Tarafların savunmaları alındıktan sonra mahkeme, delilleri ve hukuki argümanları değerlendirerek kararını verir. Eğer mahkeme patentin hükümsüzlüğüne karar verirse, patentin sicilden silinmesi ve artık geçerli olmaması için gerekli işlemler başlatılır.

Patent hükümsüzlük davası açma süreci oldukça teknik ve hukuki bilgi gerektiren bir süreçtir. Bu nedenle, genellikle bu tür davaları yürütmek için uzmanlık gerektiren bir alan olan fikri mülkiyet avukatlarına başvurulur. Uzman bir avukatın rehberliği, dava sürecinin başarılı bir şekilde yürütülmesine yardımcı olabilir. İstanbul Marka Patent Avukatı ve marka patent vekili olan Mete Gençer Hukuk Bürosu’na patent hükümsüzlük davası için ulaşabilirsiniz.

Güveni kötüye kullanma suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 155. maddesinde düzenlendiğini söylemiştik. Suçun cezası, işlenen şekline göre değişiklik gösterebilir. İşte belirli durumlarda Güveni Kötüye Kullanma Suçunun cezası:

Basit Güveni Kötüye Kullanma Suçu (TCK md. 155/1): Bu durumda ceza, 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası ve adli para cezasıdır.

Nitelikli Güveni Kötüye Kullanma Suçları (TCK md. 155/2): Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma, meslek veya sanat nedeniyle emniyeti suistimal, ticaret sebebiyle güveni kötüye kullanma, başkasının mallarını yönetmek yetkisi çerçevesinde tevdi ve teslim edilen mallar ile ilgili emniyeti suistimal gibi durumlar nitelikli suçlar olarak kabul edilir. Bu durumda ceza, 1 yıldan 7 yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adli para cezasıdır.

Etkin Pişmanlık Durumu (TCK md. 168): Eğer suç işleyen kişi suç işlendikten sonra pişmanlık gösterir ve zararı giderirse ceza miktarında indirim yapılabilir. Bu durumda hapis cezası üçte iki oranına kadar azaltılabilir.

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması: Sanık, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumundan faydalanabilir. Bu durumda ceza, belirli bir süre sonunda hüküm sonuçlanmaz ve sanık o süre zarfında belirli koşullara uyarsa ceza düşebilir.

Adli Para Cezasına Çevirme ve Erteleme: Hapis cezası adli para cezasına çevrilebilir veya ceza ertelenebilir.

Bu cezalar, suçun işlenme şekli ve durumuna göre değişkenlik gösterebilir. Ayrıca, suçun işlenmesiyle ortaya çıkan zarar da ceza miktarını etkileyebilir. Olaya özgü olarak daha sağlıklı bilgi almak MG Hukuk Ceza Avukatı kadrosuna ulaşabilirsiniz.

İlamsız icra takibine itiraz etme hakkı, borçlunun icra takibi sürecinde karşılaştığı bir durumdur. İtiraz hakkı, borçlunun icra dairesi tarafından kendisine tebliğ edilen belgeye karşı, belirli sebeplerle itiraz etme ve bu itirazı ilgili mercilere bildirme yetkisini içerir. İlamsız icra takibine itiraz süreci genellikle şu adımları içerecektir:

  • İtiraz Hakkı Bildirimi: Borçlu, icra dairesinden kendisine tebliğ edilen ödeme emrine veya tahliye emrine karşı belirli sebeplerle itiraz etme hakkına sahiptir. Bu itiraz hakkını kullanmak isteyen borçlu, belirli bir süre içerisinde (genellikle tebliğ tarihinden itibaren 7 gün) icra dairesine yazılı olarak itirazını bildirmelidir.
  • İtirazın Gerekçesi: Borçlu, itirazında gerekçelerini detaylı bir şekilde belirtmelidir. Örneğin, ödeme emrinde veya tahliye emrinde yer alan borç miktarının yanlış hesaplandığını veya tahliye talebinin hukuki dayanağının bulunmadığını iddia edebilir.
  • İtirazın İncelenmesi: İcra dairesi, borçlunun itirazını aldıktan sonra gerekli incelemeleri yapar. İtirazın geçerli olduğuna kanaat getirilirse, takip durur ve ilgili mercilere bildirilir.
  • Takibin Devam Etmesi: İtirazın reddedilmesi veya süresi içerisinde yapılmaması durumunda, takip devam eder ve ilgili icra işlemleri yürütülür.
  • Mahkemeye Başvuru: İtirazın reddedilmesi veya borçlunun itirazı kabul edilmezse, alacaklı ilgili mercilere başvurarak itirazının kaldırılmasını ve durumun yeniden değerlendirilmesini talep edebilir. Bu süreç genellikle icra mahkemesi nezdinde gerçekleşir.

İlamsız icra takibine itiraz süresi, borçluya tebliğ edilen belgenin alındığı tarihten itibaren 7 gün olarak belirlenmiştir. Bu süre içinde borçlu, icra takibine itiraz etmek için ilgili icra müdürlüğüne başvurmalıdır. Eğer borçlu bu süre içinde ne borcunu öder ne de itirazda bulunursa, icra müdürlüğü tarafından kendisine bir mal beyanı yapması için bildirimde bulunulur. Mal beyanında bulunma yükümlülüğü, borçlunun elindeki veya üzerindeki mal varlığını açıklamasını gerektirir. İlamsız icra takibinde borçlu, ödeme emrine itiraz etmez ve borcunu ödemezse, icra takibi kesinleşir. Bu durumda alacaklı, mahkemeye gitmeden doğrudan hacze başvurabilir ve borçlunun mal varlığını haczeder.

Yürütmenin durdurulması kararı, idari yargıda belirli şartlar altında alınan bir karardır. Bu kararın alınabilmesi için belirli prosedürler ve koşullar bulunmaktadır. Yürütmenin durdurulması kararı nasıl alınır sorusuna dair ana unsurlar şunlardır:

Dava Açılması: Yürütmenin durdurulması kararı, genellikle bir idari işlemin yargıya taşınmasıyla başlar. Bir kişi veya kuruluş, hukuka aykırı olduğunu düşündüğü bir idari işleme karşı dava açar.

Zararın Telafisi Güç veya İmkânsız Olmalı: Yürütmenin durdurulması için ilk şart, idari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğmasıdır. Mahkeme, bu zararın gerçekten ortaya çıkması veya ortaya çıkma olasılığını değerlendirir.

Hukuka Aykırılık: İdari işlemin açıkça hukuka aykırı olması, yürütmenin durdurulması için ikinci bir temel şarttır. Mahkeme, idari işlemin hukuka uygunluğunu değerlendirir ve açık bir hukuka aykırılık varsa bu şart sağlanmış olur.

Savunma ve Gerekçe: Mahkeme veya Danıştay, yürütmenin durdurulması kararı vermeden önce davalı idarenin savunmasını alır. Ayrıca, kararın gerekçesini belirterek, idari işlemin neden hukuka aykırı olduğunu ve uygulanması halinde hangi telafi edilemez zararların doğacağını açıklar.

İstinaf ve Temyiz: Yerel mahkeme tarafından verilen yürütmenin durdurulması kararlarına karşı, tarafların veya idarenin temyiz veya istinaf başvurusu yapma hakkı vardır. Bu başvurular, daha üst mahkemelerde incelenir.

Teminat: Yürütmenin durdurulması kararı genellikle teminat karşılığında verilir. Ancak mahkeme, durumun özelliklerine bağlı olarak teminat aranmamasına da karar verebilir.

İtiraz ve Kararın Kesinleşmesi: Yürütmenin durdurulması kararına karşı itiraz hakkı tanınmıştır. Ancak bu itirazlar sonuçlandıktan sonra verilen karar kesinleşir ve yürütmenin durdurulması kararı uygulanır.

Bu süreç, genel olarak idari yargılama sürecinin bir parçasıdır ve yargı organları, her bir durumu dikkatlice inceleyerek adil ve hukuki bir karar vermeye çalışırlar. Tüm bu süreci yönetirken bir avukatın desteği elzem olacaktır. Kadıköy hukuk bürosu MG Hukuk olarak müvekkillerimize Yürütmenin Durdurulmasına ilişkin hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti vermekteyiz.

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu madde 329 uyarınca, anonim şirketin bir veya birden çok kişi tarafından kurulabileceği ifade edilir. Anonim şirket en az bir kişi tarafından kurulabilir ve bu tüzel ya da gerçek kişi olabilir. Ayrıca en fazla 500 ortak ile anonim şirket türü kurulabilmektedir. Ortak sayısı 500’ü geçerse Sermaye Piyasası Kurulu yönetmeliklerine tabi olunur.

Kimler Anonim Şirket Kurabilir?

Anonim şirket kurucusunun gerçek bir kişi olma zorunluluğu yoktur. Tüzel kişiler de anonim şirket kurulabilir, gerçek kişiler gibi hissedar veya ortak olabilir. Bunun yanında yabancı uyruklu kişiler de anonim şirket kurabilir ve ortak olabilirler.

Şirketler hukuku hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak için bu makalemizi okuyabilir veya bize ulaşarak hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti alabilirsiniz. MG Hukuk olarak müvekkillerimize anonim şirket yönetim kuruluna dair yönelik hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti vermekteyiz.