M G H U K U K

Yükleniyor

Sıkça Sorulan Sorular

Ana Sayfa Sıkça Sorulan Sorular
Sıkça Sorulan Sorular

İstanbul Kadıköy Avukatları cevapladı!

İdari işlemin iptali kararının sonuçları, hukuki bir sürecin tamamlanmasını ve idarenin hukuka uygunluğunun sağlanmasını amaçlar. Bu karar, idari işlemin tesis edildiği andan itibaren geçmişe etkili bir biçimde tüm sonuçlarıyla birlikte yürürlükten kalkmasını sağlar. İptal edilen idari işlem, dava açmayan herkes açısından da iptal edilmiş kabul edilir. Ancak, bu durumun bazı önemli sonuçları bulunmaktadır:

Hukuka Uyum: İdari işlemin iptal edilmesi, idarenin tesis ettiği işlemin hukuka aykırı olduğunun resmi bir şekilde tescilidir. Bu, idarenin hukuka uygunluğunun sağlanması adına önemli bir adımdır.

Geçmişe Etkili İptal: İptal kararı, idari işlemin tesis edildiği andan itibaren geçerli olur. Yani, işlemin etkileri geriye doğru ortadan kalkar. Bu, idari işlemin tüm sonuçlarının gözden geçirilmesini sağlar.

Hakların Korunması: İptal kararı, bireylerin haklarının korunması için önemli bir araçtır. Hukuka aykırı bir idari işlemin, bireylerin haklarını ihlal etmesine izin verilmez.

Yargısal Denetim: İptal davası, idari işlemin hukuka uygunluğunun yargısal denetimini sağlar. Bu, idarenin Anayasa, yasa, tüzük ve yönetmelik hükümlerine uygun hareket etmesinin sağlanmasını amaçlar.

Yerindelik Denetimi: İdari yargı, idarenin belirli bir kamu hizmetinin etkili ve verimli bir şekilde yürütülmesi için takdir yetkisine sahip olduğu durumlarda sınırlı bir denetim yapar. Bu denetim, idarenin tercih ettiği seçeneğin hukuka uygunluğunu değil, sadece seçeneğin hukuka uygun bir biçimde uygulanıp uygulanmadığını inceler. Yargı, idarenin tercihlerine müdahale etmez ancak uygulamalarının hukuka uygunluğunu denetler.

İptal davası, idarenin hukuka uygunluğunun sağlanması ve bireylerin haklarının korunması için önemli bir araçtır. Bu süreç, idarenin hukuka aykırı işlemlerinin tespit edilmesini ve düzeltilmesini sağlar, böylece adil ve hukuka uygun bir idari işleyişin sağlanmasına katkıda bulunur. Sürecin en başından itibaren bu konuda tecrübeli bir avukatla iş birliği yapmak, hak kaybına uğramamak bakımından en sağlıklısı olacaktır. Bizler de MG Hukuk Kadıköy avukatı olarak müvekkillerimize idari işlemin iptaline ilişkin hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti vermekteyiz.

Ülkemizde iki senedir geçerli olan kira artışındaki %25 yasağı 1 Temmuz 2024’ten itibaren kalkacaktır. Bunun sebebi yasaya eklenen maddenin süresinin dolmasıdır. Bilindiği üzere yüzde 25 kısıtlaması sadece konutlar için geçerli olup işyerlerinde uygulanmamaktadır.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in Mayıs 2024 açıklamalarına göre, konut kiralarında iki yıldır devam eden yüzde 25’lik artış sınırının devam etmesi için bir neden görülmemekte ve böyle bir çalışmanın yapılmadığı ifade edilmektedir.

Bu durumda, 1 Temmuz sonrasında konut kiralarında yüzde 25 zam sınırının kalkmasıyla birlikte artışlar nasıl belirlenecek sorusu gündeme gelmektedir. 1 Temmuz sonrasında konut kira artışı sınırlaması devreden çıktığı için kira zammı eskisi gibi yıllık enflasyon ortalamasına (TÜFE) göre belirlenecektir. Türk Borçlar Kanunu’na göre, eski düzenlemeye göre 12 aylık TÜFE ortalamasına göre kira zammı yapılacaktır.

Yani, yüzde 25 zam sınırı kalktıktan sonra konut kiralarındaki artışlar, her ay TÜİK tarafından açıklanan TÜFE oranına dayalı olarak hesaplanacak ve 12 aylık ortalamaya göre belirlenecektir. Bu düzenleme, kiracı ve kiraya veren arasında adil bir denge sağlamayı amaçlamaktadır. Bu konuya ilişkin daha fazla bilgi veya hukuki destek almak için MG Hukuk Kadıköy avukatlarına ulaşabilirsiniz.

Limited şirketlerde kuruluş prosedürleri daha karmaşıktır ve daha uzun sürebilir. Kuruluş işlemi genellikle bir haftayı bulur. Şirketi kapatmak istediğinizde ise, tasfiye süreci bir ile iki yıl arasında değişebilir.

Limited şirket kurarken minimum sermaye gereksinimleri bulunmaktadır. En az 50.000 TL sermaye gösterilmelidir ve bunun dörtte biri bankaya bloke ettirilmelidir. Bunun en az 12.500 TL olduğunu belirtmek gerekir.

Limited şirketlerin defter tasdik işlemleri daha detaylıdır ve muhasebe işlemleri daha fazladır. Karar alma süreçleri yönetim kurulu toplantıları ile gerçekleştirilir ve bu toplantılar düzenlenmesi gereken ek bir iş yükü getirir. Bu nedenle, işletme sahipleri tercihlerini kuruluş süreci, iş yükü ve yönetim yapısı gibi faktörlere göre belirlemelidir.

Noter ve Hukuki Masraflar: Ana sözleşmenin hazırlanması, tescili ve imzalanması gibi işlemler noter aracılığıyla gerçekleştirilir ve bu hizmetler için notere ödeme yapılması gerekir.

Ticaret Sicili ve Diğer Kayıt Ücretleri: Şirketin ticaret siciline kaydedilmesi için belirli bir ücret ödenmesi gerekir. Ayrıca, ilgili odalara (ticaret odası, sanayi odası vb.) kaydolmak için de bir kayıt ücreti ödenmesi gerekebilir.

Vergi ve Sigorta Masrafları: Şirketin vergi mükellefiyeti için gerekli başvuruların yapılması ve ilgili vergi dairelerine ödemelerin yapılması maliyet oluşturur. Ayrıca, çalışanlar için sosyal güvenlik primlerinin ödenmesi gerekebilir.

Profesyonel Hizmetler: Şirket kuruluş sürecinde muhasebeci, avukat veya mali danışman gibi profesyonel hizmetlerden faydalanmak gerekebilir. Bu hizmetlerin maliyeti kuruluş maliyetini etkiler.

Diğer Giderler: Şirketin faaliyete başlaması için iş yeri kirası, ofis mobilyaları, personel maaşları gibi çeşitli diğer giderler de kuruluş maliyetine dahil edilebilir.

Limited şirket kuruluş maliyeti, yukarıda belirtilen unsurların yanı sıra mevzuata, şirketin büyüklüğüne ve kuruluş yerine göre de değişiklik gösterebilir. Bu nedenle, bir limited şirket kurmadan önce maliyetlerin detaylı bir şekilde incelenmesi ve planlanması önemlidir. Bu konuya ilişkin daha fazla bilgi veya hukuki destek almak için MG Hukuk Kadıköy avukatlarına ulaşabilirsiniz.

Marka başvurusunun reddedilmesi durumunda başvuru sahibine birkaç seçenek sunulabilir. Marka başvurusunun reddedilmesi durumunda başvuru sahibi, karara itiraz edebilir. Türk Patent ve Marka Kurumu’na itiraz etmek için belirli bir süre verilir. İtiraz, başvuru sahibinin markanın tescil edilmesi için sunabileceği argümanlarla desteklenmelidir. Bu süreç, kararın yeniden değerlendirilmesi ve başvurunun kabul edilme olasılığının artırılması için bir fırsat sunar.

Örneğin, marka işaretiyle ilgili olarak ayırt edicilik eksikliği nedeniyle reddedilmişse, başvuru sahibi işaretin ayırt ediciliğini artırmak için gerekli düzenlemeleri yapabilir. Başvuru sahibi, reddedilen marka başvurusunu yeniden gözden geçirerek ve gerekli düzeltmeleri yaparak yeni bir başvuru yapabilir. Yeniden başvuru yapmak, önceki hataların düzeltilmesini ve markanın kabul edilme olasılığının artırılmasını sağlayabilir.

Türk Patent ve Marka Kurumu’nun kararına karşı, başvuru sahibi mahkemeye başvurabilir. Mahkeme süreci, marka hukuku ve ilgili yasalara uygun olarak gerçekleştirilir. Mahkeme, marka başvurusunun kabul edilmesi veya reddedilmesi konusunda nihai bir karar verebilir. Başvuru sahibi, marka başvurusunun reddedilmesi durumunda en uygun stratejiyi belirlemek için bir marka hukuku uzmanından veya bir avukattan destek alabilir. Marka patent tescil ve itiraz süreçleriyle ilgilenen MG Hukuk olarak sizlere yardımcı olabiliriz.

Her bir seçeneğin avantajları ve dezavantajları vardır ve duruma göre en uygun olanı belirlemek önemlidir. Sürecin en başından itibaren bu konuda tecrübeli bir avukatla iş birliği yapmak, hak kaybına uğramamak bakımından en sağlıklısı olacaktır. Bizler de MG Hukuk Kadıköy avukatı olarak müvekkillerimize marka ret kararının iptaline ilişkin hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti vermekteyiz.

El atmanın önlenmesi davasında yetkili ve görevli mahkeme, davanın niteliğine ve konusuna göre değişiklik gösterebilir. Genel olarak:

Yetkili Mahkeme: El atmanın önlenmesi davası, taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde görülür. Taşınmaz mal üzerindeki hakların korunması gerektiği için dava, taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinin yetki alanına girer.

Görevli Mahkeme: El atmanın önlenmesi davasının görevli mahkemesi ise asliye hukuk mahkemesidir. Asliye hukuk mahkemesi, bu tür davaların görülmesi için yasal olarak yetkilendirilmiş mahkemedir.

Dolayısıyla, bir taşınmaz üzerindeki el atmanın önlenmesi için dava açılacaksa, yetkili mahkeme taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi olacaktır. Görevli mahkeme ise asliye hukuk mahkemesi olacaktır. Bu şekilde, taşınmaz üzerindeki hakların korunması ve uyuşmazlıkların çözümü sağlanmış olur.

Azami öğrenim süresi dolan bir öğrencinin dava açma durumu, genellikle öğrencinin durumuna ve yaşadığı adaletsizliğe bağlı olarak değişiklik gösterebilir.

  • Hak Gasbı veya Haksızlık İddiası: Azami öğrenim süresi dolmuş bir öğrenci, eğer azami süreyi aşmasına neden olan koşulların haksız veya hukuksuz olduğunu düşünüyorsa, hukuki yollarla haklarını aramak için dava açabilir. Örneğin, öğrencinin öğrenim süresini tamamlamasını engelleyen koşulların dışında kontrol edilemez sebeplerden kaynaklandığını veya kurumun gerekli rehberlik ve danışmanlık hizmetlerini sunmadığını iddia edebilir.
  • Hukuka Aykırılık İddiası: Öğrenci, azami öğrenim süresini dolmuş olsa bile, bu sürenin belirlenmesinde veya uygulanmasında hukuka aykırılık olduğunu düşünüyorsa, bu durumu mahkemeye taşıyabilir. Örneğin, ilgili yasa ve yönetmeliklerin yanlış yorumlanması veya hatalı uygulanması gibi nedenlerle öğrencinin haklarının ihlal edildiğini iddia edebilir.
  • Haklı Gerekçeler ve İstisnai Durumlar: Azami öğrenim süresini aşan öğrencilerin bazı durumlarda haklı gerekçelere dayanarak dava açma hakkı olabilir. Örneğin, sağlık sorunları, ailevi nedenler veya askerlik gibi geçerli mazeretler öne sürerek, azami süreyi aşmalarının kurum tarafından makul bir şekilde değerlendirilmediğini iddia edebilirler.
  • Adaletsizlik veya Keyfi Uygulama: Öğrenci, azami öğrenim süresini aşmasına neden olan kararın adaletsiz veya keyfi olduğunu düşünüyorsa, dava açarak bu durumu mahkemeye taşıyabilir. Örneğin, kurumun öğrenciye gerekli yardım ve destek hizmetlerini sağlamadığını veya öğrencinin durumunu doğru bir şekilde değerlendirmediğini iddia edebilir.

Sonuç olarak, azami öğrenim süresi dolan bir öğrencinin dava açma hakkı, durumun karmaşıklığına ve öğrencinin yaşadığı adaletsizliğe bağlı olarak değişebilir. Öğrencinin, durumunu değerlendirmek ve gerektiğinde yasal haklarını aramak için bir hukuk danışmanından veya avukattan destek alması önemlidir. MG Hukuk olarak bizler de müvekkillerimize Azami Öğrenim Süresinin doğuracağı hak ihlallerine yönelik hukuki danışmanlık vermekte, etkin avukatlık hizmeti sürdürmekteyiz.

Anonim bir şirketin kuruluşu karmaşık bir süreç olabilir. Kadıköy şirketler avukatı olarak anonim bir şirketin kuruluşunda izlenmesi gereken adımlar ve dikkat edilmesi gereken noktaları şöyle açıklayabiliriz:

  1. Kurucuların Belirlenmesi: Anonim şirket, tek bir gerçek veya tüzel kişi tarafından da kurulabilir. Eskiden minimum 5 kişi ile kurulan anonim şirketler, güncellemelerle birlikte tek bir kişi tarafından da kurulabilmektedir. Ancak, şirketin faaliyet alanına göre izin gerekebilir.
  2. Sermaye Belirlenmesi ve Ödenmesi: Anonim bir şirketin minimum sermaye miktarı yasal düzenlemelere tabidir. Mevcut Türk Ticaret Kanunu’na göre, başlangıç sermayesi en az 250.000 TL olmalıdır. Bu sermayenin en az %25’i şirket kuruluşunda ödenmelidir. Geri kalan kısım, kuruluşun ardından belirli bir süre içinde ödenmelidir.
  3. Esas Sözleşmenin Hazırlanması ve Noter Onayı: Anonim şirket kuruluşunda esas sözleşme hazırlanmalıdır. Bu sözleşmede, şirketin adı, merkezi, faaliyet konusu, ortakların hak ve sorumlulukları, sermayenin dağılımı gibi detaylar yer alır. Esas sözleşme, tüm kurucular tarafından imzalanmalı ve noter onayına tabi tutulmalıdır.
  4. Ticaret Siciline Tescil ve İlan: Esas sözleşmenin noter onayından sonra, şirketin ticaret siciline kaydedilmesi ve Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi‘nde ilan edilmesi gerekir. Bu adım, şirketin tüzel kişilik kazanması için önemlidir.
  5. Vergi Dairesine Başvuru: Şirketin kuruluşunu vergi dairelerine bildirmek ve vergi mükellefiyetini başlatmak gereklidir. Bu süreçte, vergi numarası alınır ve şirketin vergi durumuyla ilgili kayıtlar oluşturulur.
  6. Banka Hesabı Açılması: Şirket adına bir banka hesabı açılmalıdır. Bu hesap üzerinden sermaye ödemeleri yapılır ve şirketin finansal işlemleri gerçekleştirilir.
  7. Diğer İdari İşlemler: Belediyeden işyeri açma ruhsatı alınması, gerekli izinlerin ve lisansların temin edilmesi gibi diğer idari işlemler tamamlanmalıdır.

Anonim şirketin kuruluşu, yasal düzenlemelere uygun olarak titizlikle yürütülmesi gereken bir süreçtir. Bu nedenle, profesyonel bir hukuk danışmanından veya avukattan destek almak, kuruluş sürecinin başarılı bir şekilde tamamlanmasına yardımcı olabilir. Kadıköy Avukatlık Ofisi MG Hukuk olarak müvekkillerimize Anonim Şirket Kuruluşu sürecine ilişkin hukuki danışmanlık ve etkin avukatlık hizmeti vermekteyiz.

Yabancı uyrukluların Türkiye’de çalışma izni alma şartları oldukça detaylı ve titizlikle belirlenmiştir. Bu şartlar hem yabancı çalışanlar hem de işverenler tarafından yerine getirilmesi gereken kriterleri içermektedir. Bu kapsamda yabancı uyrukluların çalışma izni alma şartlarına dair detayları şöyle açıklayabiliriz:

  • İstihdam Şartı: Çalışma izni talep edilen işyerinde en az 5 Türk vatandaşının istihdam edilmesi gerekmektedir. Eğer çalışma izni talebinde bulunan yabancı, işyerinin ortağı ise, bu şart, Bakanlıkça verilecek bir yıllık çalışma izninin son 6 ayı için aranmaktadır. Birden fazla yabancı için çalışma izni talep edilmesi durumunda ise her bir yabancı için ayrı ayrı 5 Türk vatandaşı istihdamı gerekmektedir.
  • Mali Şartlar: İşyerinin ödenmiş sermayesinin en az 100.000 TL olması veya brüt satışlarının en az 800.000 TL veya son yıl ihracat tutarının en az 250.000 ABD doları olması gerekmektedir.
  • Belirli İstisnalar: Dernek ve vakıflarda çalışacak yabancılara ilişkin izin talepleri ile yabancı devlet havayollarının Türkiye temsilciliklerinde, eğitim sektöründe ve ev hizmetlerinde çalışacak yabancıların çalışma izni başvurularında yukarıdaki kriterler uygulanmayabilir.
  • Sermaye Payı Şartı: Çalışma izni başvurusunda bulunan şirket ortağı yabancının sermaye payının, 40.000 TL’den az olmamak üzere en az yüzde 20 olması gerekmektedir.
  • Ücret Belirleme: İşveren tarafından yabancıya ödeneceği beyan edilen aylık ücret miktarının, yabancının görev ve yetkinliği ile bağdaşır seviyede olması gerekir. Ücret, belirli meslekler için asgari ücretin belirli katları şeklinde belirlenir.
  • Özel Durumlar ve İstisnalar: İleri teknoloji gerektiren işlerde ya da aynı vasıflarda Türk uzmanın bulunmadığı hallerde, belirli koşullar altında kriterler uygulanmayabilir. Türkiye’nin ikili ya da çok taraflı sözleşmelerde hüküm bulunan hallerde ve kamu kurum ve kuruluşlarının sözleşme veya ihale usulleriyle mal ve hizmet alımı işlerinde çalıştırılacak yabancılara ilişkin kriterler farklılık gösterebilir.

Bu şartlar, Türkiye’de çalışmak için izin almak isteyen yabancı uyrukluların dikkate alması gereken temel kriterleri oluşturur. Özel durumlar ve istisnalar da göz önünde bulundurularak, başvuru sürecinde gerekli belgelerin eksiksiz ve doğru bir şekilde sunulması önemlidir. Bu konuya dair daha detaylı bilgi veya hukuki destek almak için Kadıköy avukatı MG Hukuk’a ulaşabilirsiniz.

Reklam Kurulu, Türkiye’de ticari reklamların ve haksız ticari uygulamaların denetiminden sorumlu olan bir kuruldur. Reklam Kurulu, Türkiye Cumhuriyeti Gümrük ve Ticaret Bakanlığı bünyesinde faaliyet gösterir ve Tüketicinin Korunması ve Piyasa Gözetimi Genel Müdürlüğü tarafından yönetilir. Şirketler hukuku danışmanlığı kapsamında müvekkillerimize bu konuda destek sağlamaktayız.

Bu kurul, ticari reklamların ve haksız ticari uygulamaların yasalara ve ilgili yönetmeliklere uygunluğunu denetler. Ayrıca, reklam verenlerin, reklam ajanslarının ve medya mecralarının belirlenen kurallara ve standartlara uyumunu sağlar. Reklam Kurulu’nun temel görevleri şunlardır:

  • Ticari Reklamların Denetimi: Reklam Kurulu Kararları, ticari reklamların içeriğini, yayınlanma biçimini ve hedef kitlesi üzerindeki etkilerini değerlendirir. Reklamların yasalara, genel ahlaka, kamu düzenine ve kişilik haklarına uygun olup olmadığını kontrol eder.
  • Haksız Ticari Uygulamaların İncelemesi: Kurul, tüketicilere yönelik haksız veya aldatıcı ticari uygulamaları inceleyerek bu tür uygulamaların önlenmesini sağlar. Bu kapsamda, mesleki özenin gereklerine uymayan, tüketicileri yanıltıcı veya aldatıcı olan uygulamaları tespit eder ve gerekli önlemleri alır.
  • İdari Yaptırım Kararları: Reklam Kurulu, incelemeleri sonucunda ticari reklamların veya ticari uygulamaların yasalara aykırı olduğunu tespit ederse, çeşitli idari yaptırım kararları verebilir. Bu yaptırımlar arasında reklamın yayınının durdurulması, düzeltilmesi, idari para cezası verilmesi veya tedbiren durdurma gibi kararlar bulunabilir.
  • Başvuru Kabulü ve İncelemeler: Reklam Kurulu Kararları için öncelikle tüketicilerin, rakip firmaların veya diğer ilgili kişilerin şikayetlerini veya başvurularını kabul eder. Bu başvurular üzerine gerekli incelemeleri yaparak sorunun çözümü için kararlar alır.

Reklam Kurulu’nun faaliyetleri, tüketicilerin korunması, dürüst rekabetin sağlanması ve ticari iletişimdeki etik kuralların uygulanmasını temin etmek amacıyla gerçekleştirilir. Bu kurul, Türkiye’de reklam endüstrisinin etik ve yasal standartlara uygun şekilde işlemesini sağlayarak hem tüketicilerin hem de işletmelerin haklarını korur. Bu konuya ilişkin daha fazla bilgi veya hukuki destek almak için MG Hukuk Kadıköy avukatlarına ulaşabilirsiniz.

Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), kanser gibi ciddi hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçların bir kısmını karşılamaktadır. Ancak, SGK’nın kanser ilaçlarını karşılama konusundaki politikaları ve uygulamaları belirli kriterlere göre şekillenmektedir.

Öncelikle, SGK’nın kanser ilaçlarını karşılama konusundaki politikaları belirli yasal düzenlemelere ve sosyal güvenlik mevzuatına dayanmaktadır. Bu mevzuat çerçevesinde, kanser ilaçlarının SGK tarafından karşılanabilmesi için belirli şartların sağlanması gerekmektedir.

SGK, kanser ilaçlarını genellikle tedavi standartlarına uygun olarak reçete eden sağlık kurumları ve hekimler aracılığıyla karşılamaktadır. Bununla birlikte, SGK’nın belirli bir bütçe dahilinde hareket ettiği ve sınırlı kaynakları olduğu göz önünde bulundurulmalıdır. Bu nedenle, SGK’nın kanser ilaçlarını karşılama konusundaki politikaları zaman zaman değişebilir ve belirli kriterlere göre belirlenebilir.

Kanser ilaçlarının SGK tarafından karşılanması için belirli bir süreç izlenmektedir. Öncelikle, hasta tarafından ilgili sağlık kuruluşuna başvurulur ve gerekli tetkikler yapılarak kanser teşhisi konulur. Ardından, hastanın tedavi süreci ve ihtiyaçları doğrultusunda bir tedavi planı oluşturulur ve bu plan çerçevesinde gerekli ilaçlar reçete edilir.

Reçetelenen ilaçlar, SGK’nın belirlediği kriterlere uygunsa ve tedavi standartlarına uygun olarak reçete edilmişse, SGK tarafından karşılanabilir. Ancak, bazı durumlarda SGK’nın belirli ilaçları karşılama politikaları veya bütçe sınırlamaları nedeniyle belirli ilaçlar karşılanmayabilir veya hastaların belirli katkı payları ödemesi gerekebilir.

Sonuç olarak, SGK’nın kanser ilaçlarını karşılama konusundaki politikaları belirli yasal düzenlemelere dayanmakta olup, belirli kriterlere ve tedavi standartlarına göre şekillenmektedir. Bu nedenle, kanser tedavisi gören hastaların SGK’nın ilgili politikalarını ve uygulamalarını dikkate alarak tedavi süreçlerini yönetmeleri önemlidir.

SGK’nın kanser ilaçlarını karşılama konusundaki politikaları ve uygulamaları karmaşık olabilir ve hastaların bu konuda doğru bilgiye ulaşmaları ve haklarını korumaları zor olabilir. Bir avukatın yardımıyla hastalar, SGK’nın kararlarını ve uygulamalarını doğru bir şekilde değerlendirerek gerekli adımları atabilirler. Ayrıca, avukatlar hastaların SGK ile iletişim kurmalarına ve gerektiğinde yasal süreçleri başlatmalarına yardımcı olabilirler. Bizler de MG Hukuk Kadıköy avukatı olarak müvekkillerimize Kanser İlacı İçin Hukuki yola ilişkin danışmanlık ve avukatlık hizmeti vermekteyiz.