Yükleniyor
Takipsizlik kararı, kanundaki adıyla kovuşturmaya yer olmadığı kararı (kısaca KYOK), bir suç isnadıyla başlatılan hukuki sürecin belirli aşamalarından sonra, suç isnadının yeterli delile dayanmadığı veya başka hukuki sebeplerle devam ettirilemeyeceği kararıdır. Bu karar, genellikle savcılık tarafından verilir ve suç isnadıyla ilgili soruşturmanın veya kovuşturmanın sonlandırılmasını ifade eder.
Bir suç isnadıyla ilgili olarak takipsizlik kararı alınabilir çeşitli durumlar bulunmaktadır. Öncelikle, suç isnadının desteklenmesi için yeterli delil bulunmaması durumu söz konusu olabilir. Delil yetersizliği, suçun ciddiyetine ve delillerin gücüne bağlı olarak değerlendirilir. Suç isnadını destekleyecek güçlü ve inandırıcı deliller bulunmazsa, savcılık KYOK kararı verebilir. Ayrıca, belirli suçlar için yasal bir zaman aşımı süresi bulunmaktadır. Eğer suç isnadıyla ilgili dava açılmazsa, zaman aşımı durumu ortaya çıkabilir ve bu durumda da takipsizlik kararı verilebilir. Mağdurun şikayetinden vazgeçmesi veya şikayetini geri çekmesi, özellikle özel şikâyete tabi suçlarda takipsizlik kararının alınmasına neden olabilir. Bu durumda, suç isnadına ilişkin olarak mağdurun talebinin olmaması, kamu davası açılmasına engel teşkil edebilir.
Konut dokunulmazlığının ihlali suçunun cezası Türk Ceza Kanunu’nun 116. maddesinde belirtilmiştir. Bu maddeye göre:
Rıza dışı girme veya rıza ile girildikten sonra çıkmama durumu:
Bir kimsenin konutuna, konutunun eklentilerine rızasına aykırı olarak giren veya rıza ile girdikten sonra buradan çıkmayan kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
İşyerleri ve eklentileri için:
Birinci fıkra kapsamına giren fiillerin, açık bir rızaya gerek duyulmaksızın girilmesi mutat olan yerler dışında kalan işyerleri ve eklentileri hakkında işlenmesi halinde, mağdurun şikâyeti üzerine altı aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
Ortak kullanılan yerlerde rıza bulunması durumu:
Evlilik birliğinde aile bireylerinden ya da konutun veya işyerinin birden fazla kişi tarafından ortak kullanılması durumunda, bu kişilerden birinin rızası varsa, yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanmaz. Ancak bunun için rıza açıklamasının meşru bir amaca yönelik olması gerekir.
Yani, konut dokunulmazlığının ihlali suçu işlendiğinde ceza, altı aydan başlayarak iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası olarak belirlenir. Ancak işlenen fiilin işyerleri veya eklentiler için geçerli olması halinde ceza altı aydan başlayarak bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası olabilir. Ayrıca, ortak kullanılan yerlerde birinin rızası varsa ve bu rıza meşru bir amaç için verilmişse, suçtan dolayı ceza verilmez.
Konut Dokunulmazlığının İhlali Suçuna Teşebbüs ve Etkin Pişmanlık:
Konut dokunulmazlığını ihlal suçu açısından etkin pişmanlık hükümleri veya ceza indirimi gerektiren özel bir düzenleme kanunda mevcut değildir. Bu nedenle bu suçlarda etkin pişmanlık hükümleri uygulanamaz.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 2. maddesine göre, tapu iptal ve tescil davalarında genel görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemeleridir. Ancak, bazı istisnai durumlar söz konusudur. Örneğin, ticari ilişkiden kaynaklanan davalarda Asliye Ticaret Mahkemeleri, tüketici ilişkisinden kaynaklanan davalar ise Tüketici Mahkemelerinde görülebilir.
Davaya konu olan taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi, yetkili mahkemedir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre, yetkili mahkeme olan taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi kesin yetkili mahkemedir. Taraflar yetki sözleşmesi ile başka bir mahkemeyi yetkili mahkeme olarak belirleyemezler. Yetki meselesi dava şartıdır ve muhakemenin her aşamasında yetkisizlik ileri sürülebilir.
Yaşlılık nedeniyle vasi tayini, bir kişinin yaşlılık durumu nedeniyle kendi işlerini yönetme yeteneğini kaybettiği durumlarda başvurulan bir hukuki süreçtir. Yaşlılık nedeniyle vesayet talep eden aileler ve çocuklar için bu durumun önemli hukuki sonuçları vardır. Türk hukuk sisteminde, bu süreç Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenmiştir. İşte yaşlılık nedeniyle vasi tayini ile ilgili hukuki detaylar ve yasal maddeler:
Marka hakkının ihlali durumunda, marka sahibine çeşitli hukuki yollarla başvurarak hakkını koruma imkânı tanınmıştır. Bu genellikle mahkemeye başvurarak gerçekleşen bir süreçtir. Ayrıca, marka hakkının ihlali cezai sorumluluğu da beraberinde getirebilir. Marka hakkının ihlalinde açılacak dava ve cezai sorumluluk hakkında şunları söyleyebiliriz:
Marka Hakkının İhlalinde Açılacak Davalar:
Evet, bir birey veya hasta yakını, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından karşılanmayan kanser ilacı için hukuki süreç başlatarak SGK aleyhine dava açabilir.
Öncelikle, hasta veya hasta yakınları, kanser ilacının bedelinin SGK tarafından karşılanması amacıyla başvuruda bulunurlar. Ancak, bu başvuru reddedilirse veya istenilen sonuca ulaşılamazsa, hukuki yollar başvurulabilir. Hasta veya hasta yakınları, bu noktada hukuki danışmanlık almalıdır. Konuyla ilgili uzman bir avukatın rehberliği, dava sürecinin daha etkili bir şekilde yönetilmesine yardımcı olabilir.
Daha sonra, hasta veya hasta yakınları, avukatları aracılığıyla SGK aleyhine dava açarlar. Dava dosyasında, ilacın kullanılmasının zorunlu olduğunu, alternatif tedavilerin uygun olmadığını, tedavinin başarı şansını ve hastanın durumunu belgelendiren raporlar, reçeteler ve diğer resmi belgeler sunulur. Mahkeme, dosyayı inceleyerek hastanın durumunu ve ilacın kullanımının gerekliliğini değerlendirir. İlaç bedelinin tedavi sürecince SGK tarafından karşılanması talebinin haklılığına göre bir karar verir. Dava sürecinde, hastanın tedavi süreci boyunca ilacın bedellerinin SGK tarafından karşılanması için ihtiyati tedbir talebinde bulunulabilir. Mahkeme kararı olumlu sonuçlanırsa, tedavi süresince ilaç bedellerinin SGK tarafından karşılanmasını sağlar.
Ancak, dava süreci karmaşık olabilir ve başarı şansını artırmak için uzman bir hukuk danışmanından destek almak önemlidir. MG Hukuk olarak müvekkillerimize SGK Kanser İlacı Davası sürecine ilişkin hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti vermekteyiz.
VUK mük.m298/B uyarınca yeniden değerleme oranı yüzde 58,46 olarak açıklandı. Kanunlarımızda birçok maktu vergi/harç ve cezalar/trafik cezaları ile istisna hadleri bu oranda artırılmıştır.
Harçlar Kanunu kapsamında alınan maktu harçlar da yeniden değerleme oranı kadar zamlanmıştır. Harçlar Kanunu’nun mükerrer 138’inci maddesi uyarınca alınacak maktu harçlar yeniden değerleme oranı olan yüzde 58,46 oranı ile artırılarak uygulanacaktır. Sadece bu artış maktu yani sabit bir parasal tutar olarak belirtilen harçlara uygulanacak. Buna göre yargı harçları, tapu kadastro harçları, noter harçları, vergi yargısı harçları, konsolosluk harçları, gemi ve liman harçları, diploma harçları ve trafik harçları bu oran kadar artırılacaktır.
Senet alacağının icraya verme süresi 3 yıldır, bu süre içinde alacaklı, farklı yöntemlerle alacağını tahsil etmek için icraya başvurabilir. Ancak, bu süre sona erdikten sonra yapılan başvurular sadece ilamsız icra takibi olarak gerçekleştirilebilir.
Senetlerin icraya verilme süresi dışında bir de zamanaşımı süresi bulunmaktadır. Her senedin zamanaşımı süresi farklıdır. Banka veya resmî kurumlardan alınan senetlerde zamanaşımı süresi 10 yıl olarak belirlenmiştir. Diğer senetler arasında yer alan, protestolu senet gibi belgelerde ise senet alacağı zamanaşımı süresi 3 yıl olarak belirlenmiştir.
Limited şirket hisse devri, Türk Ticaret Kanunu’nun ilgili hükümlerine ve şirketin ana sözleşmesine uygun olarak gerçekleştirilir. Limited şirket hisse devri aşamaları şunlardır:
Hisse devri işlemi, tarafların hukuki haklarını ve sorumluluklarını korumak adına dikkatlice yönetilmelidir. Profesyonel hukuki danışmanlık almak, tarafların işlemleri doğru bir şekilde gerçekleştirmesine yardımcı olabilir. Kadıköy avukatlık ofisi olarak tavsiyemiz her şirket sözleşmesi kendi içerisinde farklı hükümlere sahip olacağından bu sürece hâkim bir şirketler hukuku avukatından destek alınmasıdır. Limited Şirket Hisse Devri süreci için İstanbul Barosu avukatlarına veya MG Hukuk olarak bizlere ulaşabilirsiniz.
Türk Hukuku’nda haksız rekabetin hukuki sonuçları, Türk Ticaret Kanunu (TTK) ve Türk Borçlar Kanunu (TBK) gibi mevzuatlarda düzenlenmiştir. Haksız rekabetin ortaya çıkması durumunda, mağdur tarafından hukuki yollara başvurulabilir. Haksız rekabet davaları ise bunların başlıca örneklerindendir. Ancak her durum özeldir ve davaya konu olayın detaylarına bağlı olarak farklı sonuçlar ortaya çıkabilir. Haksız rekabet durumunda bir avukattan hukuki destek almak genellikle önemlidir. Haksız rekabetin hukuki sonuçları ve davanın takibi konusunda detaylı bilgi ve hizmet almak için MG Hukuk’la iletişime geçebilirsiniz.