M G H U K U K

Yükleniyor

Sıkça Sorulan Sorular

Ana Sayfa Sıkça Sorulan Sorular
Sıkça Sorulan Sorular

İstanbul Kadıköy Avukatları cevapladı!

Takipsizlik kararı, kanundaki adıyla kovuşturmaya yer olmadığı kararı (kısaca KYOK), bir suç isnadıyla başlatılan hukuki sürecin belirli aşamalarından sonra, suç isnadının yeterli delile dayanmadığı veya başka hukuki sebeplerle devam ettirilemeyeceği kararıdır. Bu karar, genellikle savcılık tarafından verilir ve suç isnadıyla ilgili soruşturmanın veya kovuşturmanın sonlandırılmasını ifade eder.

Bir suç isnadıyla ilgili olarak takipsizlik kararı alınabilir çeşitli durumlar bulunmaktadır. Öncelikle, suç isnadının desteklenmesi için yeterli delil bulunmaması durumu söz konusu olabilir. Delil yetersizliği, suçun ciddiyetine ve delillerin gücüne bağlı olarak değerlendirilir. Suç isnadını destekleyecek güçlü ve inandırıcı deliller bulunmazsa, savcılık KYOK kararı verebilir. Ayrıca, belirli suçlar için yasal bir zaman aşımı süresi bulunmaktadır. Eğer suç isnadıyla ilgili dava açılmazsa, zaman aşımı durumu ortaya çıkabilir ve bu durumda da takipsizlik kararı verilebilir. Mağdurun şikayetinden vazgeçmesi veya şikayetini geri çekmesi, özellikle özel şikâyete tabi suçlarda takipsizlik kararının alınmasına neden olabilir. Bu durumda, suç isnadına ilişkin olarak mağdurun talebinin olmaması, kamu davası açılmasına engel teşkil edebilir.

Konut dokunulmazlığının ihlali suçunun cezası Türk Ceza Kanunu’nun 116. maddesinde belirtilmiştir. Bu maddeye göre:

Rıza dışı girme veya rıza ile girildikten sonra çıkmama durumu:

Bir kimsenin konutuna, konutunun eklentilerine rızasına aykırı olarak giren veya rıza ile girdikten sonra buradan çıkmayan kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

İşyerleri ve eklentileri için:

Birinci fıkra kapsamına giren fiillerin, açık bir rızaya gerek duyulmaksızın girilmesi mutat olan yerler dışında kalan işyerleri ve eklentileri hakkında işlenmesi halinde, mağdurun şikâyeti üzerine altı aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.

Ortak kullanılan yerlerde rıza bulunması durumu:

Evlilik birliğinde aile bireylerinden ya da konutun veya işyerinin birden fazla kişi tarafından ortak kullanılması durumunda, bu kişilerden birinin rızası varsa, yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanmaz. Ancak bunun için rıza açıklamasının meşru bir amaca yönelik olması gerekir.

Yani, konut dokunulmazlığının ihlali suçu işlendiğinde ceza, altı aydan başlayarak iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası olarak belirlenir. Ancak işlenen fiilin işyerleri veya eklentiler için geçerli olması halinde ceza altı aydan başlayarak bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası olabilir. Ayrıca, ortak kullanılan yerlerde birinin rızası varsa ve bu rıza meşru bir amaç için verilmişse, suçtan dolayı ceza verilmez.

Konut Dokunulmazlığının İhlali Suçuna Teşebbüs ve Etkin Pişmanlık:

Konut dokunulmazlığını ihlal suçu açısından etkin pişmanlık hükümleri veya ceza indirimi gerektiren özel bir düzenleme kanunda mevcut değildir. Bu nedenle bu suçlarda etkin pişmanlık hükümleri uygulanamaz.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 2. maddesine göre, tapu iptal ve tescil davalarında genel görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemeleridir. Ancak, bazı istisnai durumlar söz konusudur. Örneğin, ticari ilişkiden kaynaklanan davalarda Asliye Ticaret Mahkemeleri, tüketici ilişkisinden kaynaklanan davalar ise Tüketici Mahkemelerinde görülebilir.

Davaya konu olan taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi, yetkili mahkemedir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre, yetkili mahkeme olan taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi kesin yetkili mahkemedir. Taraflar yetki sözleşmesi ile başka bir mahkemeyi yetkili mahkeme olarak belirleyemezler. Yetki meselesi dava şartıdır ve muhakemenin her aşamasında yetkisizlik ileri sürülebilir.

Yaşlılık nedeniyle vasi tayini, bir kişinin yaşlılık durumu nedeniyle kendi işlerini yönetme yeteneğini kaybettiği durumlarda başvurulan bir hukuki süreçtir. Yaşlılık nedeniyle vesayet talep eden aileler ve çocuklar için bu durumun önemli hukuki sonuçları vardır. Türk hukuk sisteminde, bu süreç Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenmiştir. İşte yaşlılık nedeniyle vasi tayini ile ilgili hukuki detaylar ve yasal maddeler:

  1. Vasi Tayini İçin Başvuru Süreci: Vesayet başvurusu genellikle mahkemeye yapılır. Başvuruda, vesayet altına alınacak kişinin sağlık durumu, yaşlılık nedeniyle yaşadığı güçlükler ve vesayetin gerekliliği gibi bilgiler yer alır.
  2. Yasal Temsil İhtiyacı: Türk Medeni Kanunu’nun 429. maddesi, kişinin kendi işlerini yönetme yeteneğinin olmaması durumunda, haklarının ve menfaatlerinin korunması amacıyla vesayet atanabileceğini belirtir.
  3. Hekim Raporu: Yaşlılık nedeniyle vasi tayini için genellikle bir hekim raporu gereklidir. Bu rapor, kişinin zihinsel veya fiziksel sağlık durumunu değerlendirir ve vesayetin gerekliliğini belirtir.
  4. Yargılama ve Karar: Mahkeme, başvuruyu değerlendirir ve vesayetin uygun olup olmadığına karar verir. Mahkeme, vesayetin gerekli olduğuna karar verirse, uygun bir vasi atanır.
  5. Vasi Tayini İçin Yetkili Mahkeme: Türk Medeni Kanunu’nun 431. maddesi, vasi tayini için yetkili mahkemenin vesayet altındaki kişinin yerleşim yerindeki asliye hukuk mahkemesi olduğunu belirtir.
  6. Vasi Tayini Sonrası Dikkat Edilmesi Gerekenler: Vasi tayini sonrasında, vasi atanmış kişi vesayet altındaki kişinin çıkarlarını gözetmelidir. Vasi, vesayet altındaki kişinin mal varlığını yönetmek, sağlık kararları almak ve hukuki işlemleri gerçekleştirmekle sorumludur.
  7. Vasilik Sürecinin Sona Ermesi: Türk Medeni Kanunu’nun 444. maddesi, vasilik sürecinin sona ermesi durumlarını düzenler. Vasilik, mahkeme kararıyla, vesayet altındaki kişinin kendi işlerini yönetme yeteneğine kavuştuğu veya diğer belirli durumlar nedeniyle sona erer.

Marka hakkının ihlali durumunda, marka sahibine çeşitli hukuki yollarla başvurarak hakkını koruma imkânı tanınmıştır. Bu genellikle mahkemeye başvurarak gerçekleşen bir süreçtir. Ayrıca, marka hakkının ihlali cezai sorumluluğu da beraberinde getirebilir. Marka hakkının ihlalinde açılacak dava ve cezai sorumluluk hakkında şunları söyleyebiliriz:

Marka Hakkının İhlalinde Açılacak Davalar:

  1. İhtiyati Tedbir ve Haciz Davası: Marka hakkının ihlali durumunda, marka sahibi, mahkemeden ihtiyati tedbir veya haciz kararı talep edebilir. Bu, ihlalin hemen durdurulması veya ihlal eden varlıkların koruma altına alınması için başvurulan bir hukuki yoludur.
  2. Tazminat Davası: Marka hakkının ihlali sonucunda marka sahibi, maddi ve manevi zararlarının tazminini talep edebilir. Tazminat davası, marka ihlali nedeniyle doğan zararların giderilmesini amaçlar.
  3. Tespit Davası: Marka sahibi, marka hakkının ihlal edildiğini mahkemeden tespit ettirmek için marka hakkına tecavüzün tespiti davası açabilir. Bu, gelecekteki ihlallerin önlenmesine yönelik bir koruma sağlar. Aktif takip edilmesi gereken bir süreçtir.
  4. Marka İhlali Nedeniyle Mal Varlığına El Konulması Davası: İhlal eden tarafın elinde bulunan marka sahibine ait mal varlığına ilişkin taleplerin yerine getirilmesi için bu tür bir dava açılabilir.

Evet, bir birey veya hasta yakını, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından karşılanmayan kanser ilacı için hukuki süreç başlatarak SGK aleyhine dava açabilir.

Öncelikle, hasta veya hasta yakınları, kanser ilacının bedelinin SGK tarafından karşılanması amacıyla başvuruda bulunurlar. Ancak, bu başvuru reddedilirse veya istenilen sonuca ulaşılamazsa, hukuki yollar başvurulabilir. Hasta veya hasta yakınları, bu noktada hukuki danışmanlık almalıdır. Konuyla ilgili uzman bir avukatın rehberliği, dava sürecinin daha etkili bir şekilde yönetilmesine yardımcı olabilir.

Daha sonra, hasta veya hasta yakınları, avukatları aracılığıyla SGK aleyhine dava açarlar. Dava dosyasında, ilacın kullanılmasının zorunlu olduğunu, alternatif tedavilerin uygun olmadığını, tedavinin başarı şansını ve hastanın durumunu belgelendiren raporlar, reçeteler ve diğer resmi belgeler sunulur. Mahkeme, dosyayı inceleyerek hastanın durumunu ve ilacın kullanımının gerekliliğini değerlendirir. İlaç bedelinin tedavi sürecince SGK tarafından karşılanması talebinin haklılığına göre bir karar verir. Dava sürecinde, hastanın tedavi süreci boyunca ilacın bedellerinin SGK tarafından karşılanması için ihtiyati tedbir talebinde bulunulabilir. Mahkeme kararı olumlu sonuçlanırsa, tedavi süresince ilaç bedellerinin SGK tarafından karşılanmasını sağlar.

Ancak, dava süreci karmaşık olabilir ve başarı şansını artırmak için uzman bir hukuk danışmanından destek almak önemlidir. MG Hukuk olarak müvekkillerimize SGK Kanser İlacı Davası sürecine ilişkin hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti vermekteyiz.

VUK mük.m298/B uyarınca yeniden değerleme oranı yüzde 58,46 olarak açıklandı. Kanunlarımızda birçok maktu vergi/harç ve cezalar/trafik cezaları ile istisna hadleri bu oranda artırılmıştır.

Harçlar Kanunu kapsamında alınan maktu harçlar da yeniden değerleme oranı kadar zamlanmıştır. Harçlar Kanunu’nun mükerrer 138’inci maddesi uyarınca alınacak maktu harçlar yeniden değerleme oranı olan yüzde 58,46 oranı ile artırılarak uygulanacaktır. Sadece bu artış maktu yani sabit bir parasal tutar olarak belirtilen harçlara uygulanacak. Buna göre yargı harçları, tapu kadastro harçları, noter harçları, vergi yargısı harçları, konsolosluk harçları, gemi ve liman harçları, diploma harçları ve trafik harçları bu oran kadar artırılacaktır.

Senet alacağının icraya verme süresi 3 yıldır, bu süre içinde alacaklı, farklı yöntemlerle alacağını tahsil etmek için icraya başvurabilir. Ancak, bu süre sona erdikten sonra yapılan başvurular sadece ilamsız icra takibi olarak gerçekleştirilebilir.

Senetlerin icraya verilme süresi dışında bir de zamanaşımı süresi bulunmaktadır. Her senedin zamanaşımı süresi farklıdır. Banka veya resmî kurumlardan alınan senetlerde zamanaşımı süresi 10 yıl olarak belirlenmiştir. Diğer senetler arasında yer alan, protestolu senet gibi belgelerde ise senet alacağı zamanaşımı süresi 3 yıl olarak belirlenmiştir.

Limited şirket hisse devri, Türk Ticaret Kanunu’nun ilgili hükümlerine ve şirketin ana sözleşmesine uygun olarak gerçekleştirilir. Limited şirket hisse devri aşamaları şunlardır:

  • Sözleşme ve Belgelerin Hazırlanması: Hisse devri işlemi için taraflar arasında bir hisse devri sözleşmesi hazırlanır. Bu sözleşme, hisse devri ile ilgili tüm şartları ve koşulları içermelidir. Sözleşme, Türk Ticaret Kanunu’nun 595. maddesi çerçevesinde düzenlenmiş olmalı ve şirketin ana sözleşmesine uygun olmalıdır.
  • Genel Kurul Onayı: Şirketin ana sözleşmesinde aksi belirtilmemişse, hisse devri için genel kurulun onayı gereklidir. Genel kurul, hisse devrini onaylamadan önce tarafların sunduğu belgeleri inceleyebilir. Taraflar genel kurulun onayını almalıdır. Genel kurulun onayı, Türk Ticaret Kanunu’na göre hisse devrinin geçerli olabilmesi için önemlidir.
  • Noter Onayı: Hisse devri işlemi yazılı olarak yapılmalı ve tarafların imzaları noter tarafından onaylanmalıdır. Bu, devir işleminin hukuki geçerliliğini artırmak amacıyla yapılır.
  • Tescil İşlemi: Hisse devri işlemi, Türkiye Ticaret Sicili’ne tescil edilmelidir. Bu, hisse devri işleminin kamuya açık bir şekilde kaydedilmesini sağlar. Tescil işlemi, noter onayı alınmış devir belgeleri, genel kurul kararı ve diğer gerekli belgelerle birlikte gerçekleştirilir.
  • Özel Durumlar: Hisse devri sözleşmesinde özel hükümler varsa (örneğin, rekabet yasağı, önalım hakkı gibi), bu hükümlerin uygulanması için gerekli adımlar atılmalıdır. Şirketin ana sözleşmesinde hisse devri ile ilgili özel düzenlemeler varsa, bu düzenlemelere uygun olarak hareket edilmelidir.

Hisse devri işlemi, tarafların hukuki haklarını ve sorumluluklarını korumak adına dikkatlice yönetilmelidir. Profesyonel hukuki danışmanlık almak, tarafların işlemleri doğru bir şekilde gerçekleştirmesine yardımcı olabilir. Kadıköy avukatlık ofisi olarak tavsiyemiz her şirket sözleşmesi kendi içerisinde farklı hükümlere sahip olacağından bu sürece hâkim bir şirketler hukuku avukatından destek alınmasıdır. Limited Şirket Hisse Devri süreci için İstanbul Barosu avukatlarına veya MG Hukuk olarak bizlere ulaşabilirsiniz.

Türk Hukuku’nda haksız rekabetin hukuki sonuçları, Türk Ticaret Kanunu (TTK) ve Türk Borçlar Kanunu (TBK) gibi mevzuatlarda düzenlenmiştir. Haksız rekabetin ortaya çıkması durumunda, mağdur tarafından hukuki yollara başvurulabilir. Haksız rekabet davaları ise bunların başlıca örneklerindendir. Ancak her durum özeldir ve davaya konu olayın detaylarına bağlı olarak farklı sonuçlar ortaya çıkabilir. Haksız rekabet durumunda bir avukattan hukuki destek almak genellikle önemlidir. Haksız rekabetin hukuki sonuçları ve davanın takibi konusunda detaylı bilgi ve hizmet almak için MG Hukuk’la iletişime geçebilirsiniz.