M G H U K U K

Yükleniyor

Marka Hükümsüzlük Davası

Ana Sayfa Marka Hükümsüzlük Davası

Marka Hükümsüzlük Davası

Marka hükümsüzlük davası, tescilli markaların, hükümsüzlük hallerinden birinin var olması nedeniyle marka sicilinden terkin edilmesini sağlayan bir davadır. MG Hukuk bürosu avukatları ile marka ve patent vekillerinden oluşan ekibi ile marka hukukundan kaynaklanan davalar ile marka ve patent tescil süreçlerinde hizmet vermekteyiz.

Marka Hükümsüzlük Davası Şartları

Markanın hükümsüzlük davası şartları mevzuatımızda Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) m. 25/1’de düzenlenmiştir. İlgili madde uyarınca, SMK m.5 veya m.6’da sayılan hallerden birinin mevcut olması durumunda mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir.

SMK m.5’te markanın ayırt edicilikten yoksun, tanımlayıcı ve yanıltıcı olması gibi mutlak ret nedenleri sayılmıştır. Mutlak ret nedenleri, genel olarak kamu yararıyla ilgilidir. Bu nedenle, markanın tescili esnasında mutlak ret nedenlerinin varlığına ilişkin inceleme re’sen yapılır. Eğer Türk Patent ve Marka Kurumu (“TürkPatent”) tarafından yapılan inceleme sonucunda, mutlak ret nedenlerinden birinin varlığı saptanırsa, ilgili marka başvurusu TürkPatent tarafından reddedilir.

SMK m.6’da markaların benzerliği nedeniyle halk tarafından karıştırılma ihtimali bulunan marka başvuruları, tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, kötüniyetli marka başvuruları gibi nispi ret nedenleri sayılmıştır. Nispi ret nedenleri, itiraz sahibinin daha önceden var olan haklarıyla ilgilidir. Nispi ret nedenleri itiraz aşamasında ileri sürülmedikçe, TürkPatent tarafından re’sen incelenmezler.

Bu nedenle, eğer marka mutlak ve nispi ret nedenlerine rağmen tescil edilmişse, söz konusuysa ilgili markaya karşı marka hükümsüzlük davası açılabilir.

Ayrıca belirtmek gerekir ki, tescilli markaya karşı hükümsüzlük davası açabilmek için, marka başvurusuna itiraz aşamasında itirazda bulunmuş olmak şart değildir.

Kimler Marka Hükümsüzlük Davası Açabilir?

SMK m. 25/2’ye göre menfaati olanlar, Cumhuriyet savcıları veya ilgili kamu kurum ve kuruluşları markanın hükümsüzlüğünü mahkemeden isteyebilir. Menfaati olanlardan kasıt bu marka tescilinden zarar gören veya zarar görme ihtimali olan kişi veya kurumlardır.

Marka Hükümsüzlük Davası Kime Açılır?

Marka hükümsüzlük davası, dava tarihinde sicilde marka sahibi olarak kayıtlı kişilere veya bunların hukuki haleflerine karşı açılır. Markanın hükümsüzlüğü davalarında Türk Patent ve Marka Kurumu taraf olarak gösterilmez. Dava açılması üzerine mahkemece düzenlenecek tensip tutanağı ve dava dilekçesi davalıya tebliğ edilir.

Marka Hükümsüzlük Davası İçin Öngörülen Süre

SMK m. 25/6’ya göre, hükümsüzlük davası beş yıl içerisinde açılmalıdır. Kural olarak, davacı marka sahibi, sonraki tarihli markanın kullanıldığını bildiği veya bilmesi gerektiği halde bu duruma birbirini izleyen beş yıl boyunca sessiz kalmışsa, sonraki tarihli marka tescili kötüniyetli olmadıkça, markasını hükümsüzlük gerekçesi olarak ileri süremez.

Marka Hükümsüzlük Davasında Yetkili Mahkeme

Hükümsüzlük davası, davalının ikamet ettiği ve İhtisas Mahkemesi olan Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi nezdinde görülür.

İhtiyati Tedbir Talepleri

Bu davalarda davalı markası üzerinde tedbir kararı talep edilebilir. Davalının, kötü niyetli tescilin yanı sıra kötü niyetli bir devir veya temlik yapması durumunda davacı zarara uğrayacağından, marka hükümsüzlük davalarında Mahkeme’den öncelikle devir ve temliki önleyici tedbir talep etmek önemlidir.

Marka Hükümsüzlük Kararının Sonuçları

Hükümsüzlük davası, hükümsüzlük kararı geçmişe etkilidir. Sınai Mülkiyet Kanunu m.27’de açıkça belirtildiği üzere, markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesi halinde bu karar, marka başvuru tarihinden itibaren etkili olup, markaya, SMK ile sağlanan koruma hiç doğmamış sayılır.

Hükümsüzlük kararı kesinleştikten sonra mahkeme, ilgili kararı Türk Patent’e re’sen gönderir. Hakkında hükümsüzlük kararı verilmiş marka, sicilden terkin edilir ve Resmi Marka Bülteni’nde yayımlanır. Markanın hükümsüzlük kararı herkes için hüküm ifade eder.

Marka Hükümsüzlük Davası Emsal Mahkeme Kararları

Yargıtay ve doktrin tarafından kabul edildiği üzere; bir marka üzerinde gerçek hak sahibi olan kişi, ilk olarak o markayı ihdas eden, kullanan ve ona belli bir ayırt edicilik ve tanınmışlık kazandırılan kişidir.

“İsviçre-Türk Markalar Hukuku, markalar üzerindeki hakkın iktisabı ve korunması ile ilgili olarak üç önemli ilkeye dayanır. İlk olarak, marka üzerindeki öncelik hakkı, o markayı, ihdas ve istimal eden ve piyasada maruf hale getiren kişiye aittir ki, buna “hakiki sahip” denilir. Bu tescil açıklayıcı etkiye sahiptir. İkinci olarak, buna mukabil, bir markayı ihdas ve istimal etmeksizin seçip tescil ettiren kimsenin tescili kurucu etkiye sahiptir. Tescil edilen bu markaya karşı başka bir şahıs, o markaya ihdas ve istimal suretiyle maruf hale gelmediği iddiası ile dava açarak ilam alıncaya kadar, kurucu etkiye sahiplik devam eder. Üçüncü olarak ise, ister kurucu, ister açıklayıcı olsun, markanın tescili ile tescil ettiren kişi hakiki sahip haline gelir. Ancak kurucu tescilde hakiki sahiplik, markayı ihdas, istimal eden ve maruf hale getiren kişi tarafından çürütülebilir (Yargıtay 11. HD. E. 1999/1724, K. 1999/7608, T. 7.10.1999).

Zira ortada Kötüniyetli bir tescil vardır ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun Hukuk Genel Kurulu E:2008/11-501, K:2008/507, T:16.07.2008 sayılı bir kararına göre; “MK’nin 2. maddesi uyarınca hukuk düzeninin kötü niyeti koruması mümkün olmayıp, bu durumun KHK’nin 42. maddesinde sayılmamış olması halinde dahi göz önüne alınması zorunludur.denilerek kötü niyetli tescilin marka hükümsüzlük davasında hâkim tarafından re’sen göz önünde bulundurulması gereğine işaret edilmiştir.

          Aynı kararın devamında;

“…Öncelikle, davalı eyleminin kötü niyetli marka tescili oluşturup oluşturmadığı hususu irdelenmelidir. Marka Hukukunda genel olarak kabul gören anlayışa göre, tescil yoluyla sağlanan marka korumasının amacına aykırı biçimde kötüye kullanılması yoluyla başkasının markasından haksız olarak yararlanmak veya gerçekte kullanılmayıp yedekleme, marka ticareti yapmak amacına ya da şantaja yönelik başvuru ve tesciller kötü niyetli olarak kabul edilmektedir. Kötü niyetin varlığı her somut olayın özellikleri göz önüne alınarak belirlenmelidir. Dava konusu uyuşmazlıkta, davacı taraf markasını 25. sınıf giysiler için 1995 yılında menşe ülke Fransa’da tescil ettirdikten sonra, davalının marka başvurusu yaptığı 18.10.2001 tarihine kadar geçen süre içerisinde de, markasını 31.01.1997 tarihinde WIPO (Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü) nezdinde tescil ettirdiği ve İtalya, İspanya, Portekiz gibi moda sektöründe son derece önemli ülkelerde tescil ve yatırım yoluyla kullandığı, herhangi bir anlam içermeyen fantezi bir ibareden oluşan markanın benzerinin haklı bir sebep olmaksızın aynı sektörde faaliyet gösteren davalı tarafından tescil ettirilmesinin ise davacı markasından yararlanma amacını taşıması nedeniyle kötü niyetli tescil olarak kabulü gerekeceği sonucuna varılmıştır.

Teoride ve Bilirkişi Raporlarında Marka Hükümsüzlük Davası

Marka hükümsüzlük davasına dair bazı dava dosyalarına konu olmuş yayınlanan bilirkişi raporlarına aşağıda yer verilmiştir.

Her ne kadar mutlak red sebepleri KHK.nin 7. Maddesinde sayılanlarla sınırlı olsa da, bu maddede açıkca vurgulanmamış olmasına rağmen, TPE’nin KHK:nin 35. Maddesi gereğince müstakbel marka sahibinin başvurusu esnasında dikkate alacağı “tescildeki kötüniyet” mutlak red sebeplerinden biri addedilmesi gerekirdi. 89/104/AET sayılı Marka Yönergesi’nin  3(d) maddesinde açıkca öngörülen bu imkana yer verilmemiş olması, Türk Medeni Kanunu’nun bir hakkın kötüye kullanılmasını yasaklayan 2. Maddesi karşısında önemli bir arıza meydana getirmeyecektir. Bu itibarla, tescildeki kötüniyetin varlığı (bir markanın tescili ile diğer bir markanın ticari itibarının sömürülmek istendiği) ispat edildiği taktirde, TMK.nun 2. Maddesi gereği kıyasen uygulanarak tescil engellenebilecektir. (Arkan, S.:Marka Hukuku C:II Ankara s.158; Tekinalp, Ü.: Fikri Mülkiyet Hukuku, s. 447)

“Basiretli tacir, aynı sektörde çalışan faaliyet gösteren tüzel kişi bir tacirin bu marka ile iltibasa yol açmayacak bir markayı seçip tescil ettirmesi gerekir. Davalı şirketten daha önce aynı piyasaya girmiş olan ve belli bir ölçünün üzerinde tanınmışlığa ve bilinirliğe ulaşan bir markanın varlığı mevcutken oluşturulacak markada, tacirin kendisinden beklenen özeni ve dikkati göstermek suretiyle farklılıklar yaratması gerekir.”( Yasaman, Marka Hukuku ile ilgili Makaleler, hukuki Müt., Bilirkişi Rap. III s. 277)

Yargıtay 11. H.D. 06.07.1998 tarih 1998/1734 E., 1998/5146 K. sayılı kararında; “Birçok ülkede tescilli bulunan, hele somut olayda Fikri Mülkiyet Bürosuna tescilli davacı markasının korunması gerekmesine, davalının (parfüm) konusu uzman bir kuruluş olup dünyadaki parfüm buluşları, gelişmelerini ve bununla ilgili marka tescillerini takip etmek zorundadır. Bu basiretli tacir olmanın zaruri sonucudur. O halde aynı sahada çalışan davalının 22 ülkede tescilli bu markayı bilmediği ve o nedenle Türkiye’de tescil ettirdiğini ileri sürmesi M.K.nun 2. Md.sine göre mümkün görülmemiştir.”

denilmek suretiyle marka hükümsüzlük davasında yine bu ilkeye değinmiş ve basiretli tacir olma zorunluluğunun bir sonucu olarak tacirin, kendisinin faaliyet konusu dâhilinde yer alan tanınmış markayı bilmesi gerektiğini ifade etmiştir.

Marka hukukunda tescil aşamasından marka hükümsüzlük davası avukatı olarak her aşamada uzman ekibimiz ile MG Hukuk olarak müvekkillerimize hizmet vermekteyiz.

Saygılarımızla,
Kadıköy Avukat Mete GENÇER

NOT:
Bu internet sitesindeki her türlü bilgi İstanbul Barosuna kayıtlı MG Hukuk Bürosu tarafından yalnızca bilgilendirme amacıyla, Türkiye Barolar Birliği tarafından belirtilen ilgili düzenlemeleri uyarınca hazırlanmıştır.

Kadıköy Hukuk Bülteni Avukatı

Hukuk Bülteni alanında avukat uzmanlığının kazanılması için avukatın Hukuk Bülteni alandaki davaları takip etmesi, Hukuk Bülteni seminerlerine katılarak, hukuksal olarak yargı içtihatları ve güncel Hukuk Bülteni ile ilgili yargıtay kararlarını takip etmesi gereklidir. Hukuk Bülteni alanındaki suç sayısı oldukça fazla olduğu için; Hukuk Bülteni Avukatı uzmanlık gerektiren bir alandır.

Kadıköy Hukuk Bülteni konusunda, Kadıköy Hukuk Bülteni Avukatları tarafından hazırladığmız tüm makalelere Hukuk Bülteni makalelerini aşağıda bulabilirsiniz.

Okumuş olduğunuz bu makale yazısı genel hatlarıyla ele alnır tarzda Hukuk Bülteni kategorisinde Kadıköy Hukuk Bülteni avukatı tarafından yazılmıştır. Makale içeriği ile ilgili size özel detaylı bilgi için büromuzla ya da avukat bir meslektaşımız ile görüşmenizi tavsiye ederiz. Bizlerle iletişime geçmek isterseniz; İletişim için tıklayınız.

Kadıköy Hukuk Bülteni avukatı tarafından bilgilendirilmek ya da konu ile alakalı sorularınız varsa AVUKAT SOR sayfamızdan bizelere sorunuzu iletebilirsiniz. Hukuk Bülteni de dahil tüm tüm makalere buradan ulaşabilirsiniz.